AKTÜEL TARİHÇE EBRULİ ALMANYA ANTALYA DÜĞÜNLER OKUL DUYURU BAŞSAĞLIĞI ÖZEL HABER
Tarih 10 Nisan 2013, 03:57 Editör: Editör Aliseydi SEVİM

FETHİYE’NİN DÜNÜNDEN BİR KESİT ( İhsan GÜVERCİN )


İHSANİYE

 

Her kültürün, her inancın, her yerleşim biriminin özgün değerleri ve bu özgün değerlerinin taşıyıcıları vardır.

Fethiye Beldesi de ilk kooperatifçilik ile Avrupa’ya Türkü taşımanın öncüsüdür. Bu beldenin bir sivri biberi de İhsan Güvercindir.

İhsan kağıdı kalemi eline alıp yaşadıkları ile duygularını harmanlayıp yazmış. Yazdıklarından bana ilettiklerini siz de okuyun diye buraya aldım.

Gerisini İhsan Güvercin kitaplaştırdığında okursunuz.

FETHİYE’NİN DÜNÜNDEN BİR KESİT

( İhsan GÜVERCİN )

Seyfi Koryürek’le İlgili,(yazımı devam eden kitabımdan bir bölüm):

…”Can Yücel ‘in babası Hasan Ali Yücel, Milli Eğitim Bakanlığı (Maarif Vekili ) yaptığı dönemlerde Köy Enstitülerini kurmuş. Bu okullar varlığını sürdürdüğü kısa dönem içinde çok güzel insanlar yetiştirmişti. Siyasi büyüklerimiz! Bakmışlar ki akıllı, dürüst, yurt sever adamlar çıkıyor bu okullardan, hemen önlem alıp kapatarak yurdumuzu büyük bir tehlikeden kurtarmışlardı!!!. Büyüklerimizin!!! Bu vatansever girişimleri sonunda iptal edilip kapısına kilit astıkları gül bahçesinin ilk ürünlerinden biri de bizim köylümüz olan Seyfi Koryürek Hocaydı. Hasan Ali Yücel’in bizzat başarı belgesi vererek ödüllendirdiği Seyfi amca, köyümüzün okuyan ve mürekkep yalayan ilk insanıydı. Türkiye’nin birçok yöresinde öğretmenlik yapmıştı ama onun aklı fikri hep köyü olan Fethiye’deydi. Delikanlılık dönemlerinde menenjit hastalığına yakalanmış Seyfi Amca. Umutlar tükenmiş, ölümle burun buruna gelmiş. Tam bu sırada babam imdadına yetişip atalarından öğrendiği bir koca karı ilacıyla Seyfi amcayı hayata döndürmüş. (Kendisi ballandıra, ballandıra anlatırken sanki o günü yaşarmış gibi olurdu.) O nedenle Babama, bana ve aile fertlerimize karşı özel bir sevgisi vardı. Kitabında ve sohbetlerinde babamdan bahsederken “Köy Profesörü” derdi. Çok sevdiği köyümüzü ve köylülerimizi çağdaş dünyayla kucaklaşmaya adamıştı kendini. O Köy Enstitülü ruhu, yüzümüze gülücük, gönlümüze sevgi olarak yansırdı hep. Kalkınma kooperatifi projesi onun eseriydi. İbrahim Çavuş (Çağlar) ve arkadaşlarıyla hayata geçirdiği o proje sayesinde, etleri bitlerine yetmeyen köylülerin Almanya’ya gitmiş bolca paralar biriktirmiş ve yokluk dönemlerine inat aşırı kilolar alarak göbek büyütmüşlerdi. Köyümüze içme suyunun getirilmesinden, anaokulunun ve ortaokulun açılmasına kadar, daha nice güzel işlerin oluşumunu sağlamış ve bu uğurda çalmadık kapı bırakmamıştı. Arı gibi çalışkan, kurnaz, akıllı, bilgili ve sevecen bir insandı. Bir gün, yine köye gelmişti. Beyaz kısa kollu gömleğine kravat takmış ve ceketini özenle katlayıp koluna asmıştı. Pantolonu ütülü, ayakkabıları pırıl pırıl boyalı, yüzü tıraşlı ve çok bakımlı bir görünümü vardı. Kalın camları olan gözlüğünün camlarını arada bir temizler, sonra eski yazıyla elinden hiç eksik etmediği kağıda her konuşulanı, anlatılanı isteneni kısa sözcüklerle not ederdi. Notlarını alıp, görüşmelerini bitirdikten sonra Sami İlhan Abi’nin Milletvekili seçilmesi için toz-duman içinde koşturan köyün işsiz, okuyamamış aylak gençlerini bir araya getirip bir konuşma yapmıştı. Hayranlıkla dinlemiştim konuşmasını. Seçim konuşmalarına hiç benzemiyordu. Konuşurken gözlerimizin içine bakışında ve ses tonunda bir babacanlık yakalamıştım. O günden beri hep saydım sevdim hep Seyfi Koryürek amcayı. Konuşmasının sonunda Adana Motor Sanat Enstitüsü’nün yatılı bölümünde eğitim görebileceğimizi müjdelemişti. Bir anlık şaşkınlığımızı yüz ifadelerimizde yakalamıştı. Meslek sahibi olmamızın köyümüze, yurdumuza ve en önemlisi bize getireceği kazançları sırayla anlatmıştı. Hepimizde bir sevinç belirmiş ve bu inanılmaz müjdeyi veren adamı daha ciddi bir şekilde dinlemiştik. Sonunda Adana’ya nasıl ve niye gideceğimizi detaylarıyla belirtmiş ve işin garanti olduğunu vurgulamıştı. Seyfi amcanın anlattıklarına yürekten inanmıştım. Göreceğimiz eğitim ve öğretim, başkalarını ne kadar sevindirdi pek dikkat etmemiştim ama, ben çok sevinmiştim. Hemen, Tanrıça gibi algıladığım Anama koşmuş sevincimi paylaşmıştım. Kısa sürede haber yayılmış, işin ciddiyeti kavranmış, veda davetleri düzenlenmiş, hazırlıklar bitmiş, geri sayım başlamıştı. Topluca şehre varıp, Adana’ya gidecek grupla hatıra fotoğrafı bile çektirmiştik.(Seyfi amcanın kitabında o toplu fotoğraf var) Günler çabucak geçmiş ve ayrılık günü gelmişti. Sanki asker sevkıyatı varmış gibi bir telaş almıştı köyü. Seyfi Koryürek amcaydı bize bu heyecan şarabını tattıran, köyden çıkabilecek cesareti aşılayan, yaban ellerde ayak üstünde durabileceğimizi kanıtlayan, doğduğumuz yerde değil doyacağımız yerlerde de yaşayabileceğimizi beynimize kazarak yazan bu güzel insandı. Onu hatıraları ve yaptığı hizmetlerinden dolayı saygıyla ve seviyle anmamak mümkün değil…”

 

Hüseyin Güvercin(yine yazımı devam eden kitabımdan bir bölüm)

…”Çocukluğumdan itibaren, ilk tanıdığım sanatçı Hüseyin ağabeyimdi. Anamın doğurduğu ilk çocuk oydu, son çocuk bendim. Aramızda bol miktarda kız, oğlan kardeşlerim vardı. Aynı evin bireyleri olmamıza karşın Hüseyin ağabeyimden başkası umurumda değildi. Erişilmez, heybetli ve gölgeli bir insandı nazarımda. Şehirli konukları gelirdi köye, Sazlı, sözlü sohbetler ederlerdi. Güzel giyinen, düzgün konuşan, elinden her iş gelen yetenekli, bilgili bir köylü aydınıydı. Zeynel Abidin Cümbüş’ün icat ettiği Tambur denilen uzun saplı, teknesi alüminyumdan bir sazı Malatyalı Fahri Kayahan tarzında çalar, güzel de söylerdi. 27 Mayıs ihtilali öncesinde Ankara Radyosu sanatçısıydı. Arada bir canlı programa çıkardı. Sesini radyodan duyunca Ankara Radyosu sanatçısıydı. Arada bir canlı programa çıkardı. Sesini radyodan duyunca heyecandan tir, tir titredim. Özendiğim, imrendiğim, hayranlık duyduğum yegane insandı. İlk müzik sesleriyle, ezgilerle, deyişlerle, Pir sulatan Abdal’la, Nesimi’yle, Şah Hatayi ve tarihteki tüm ünlü halk ozanlarıyla o tanıştırdı beni. Bunu yaparken özel bir çaba harcamadı gerçi. O sadece çaldı ve söyledi. Ben de sadece dinledim söylediği demeleri, nefesleri. Ne dinlemeymiş meğer, deldi girdiler yüreğimden içeri. O gün bu gün yüzsüz misafir gibi halen oturup dururlar içimde. “Muhlis’in gurbete, gurbetin muhlis’e” alıştığı gibi alıştık birbirimize. O zamandan beri sarmaş dolaş yatar kalkarız ezgilerle, deyişlerle.

Sanatçı olabilmenin sırlarını bize açıklamadığı ve aşkın kaynağı da işte şuradadır deyip yerini göstermediği için gizli, gizli sitemler ederdim Hüseyin ağabeyime. Oysa, Hızırları, hınzırları, zalimleri, mazlumları, sazanları, yazanları, kazanları, yapanları, yakanları, sökenleri, gülleri, dikenleri, deyişler, nefesler ve türküler içinde gizleyerek şifreler halinde dört bir yanıma serpişmişti. Yaptığı ettiği her şey meğer aşkın kaynağını işaret edermiş ama ben anlamazmışım. Cahillik işte.

Bütün yapı taşlarımın yerimden oynadığı, iç depremlerimin durmak bilmediği, her şeyi öğrenmek, bilmek istediğim dönemimde, Pir Sultan Abdal’ın; Danışan dağlardan aşar mı aşar” deyişini söyleye, söyleye küpe yapıp kulağıma takmıştı. Şah Hatayi’yi, Yunus’u, Harabi’yi, Dertli’yi, Kul Himmet’i, Virani’yi, daha iyi anlayabilmem için zeminler oluşturmuş, birde yetmezmiş gibi 1967 yılında “Ara Bul” diyen Hacı Bektaş Veli’ye götürmüştü beni. Hacı Bektaş Veli, 13.asırda “Ara” deyip görev veren, “Bul” deyip amaç belirleyen ulu bir bilge. Hacıbektaş ilçesindeki türbesini ziyaret ettiğimde inanılmaz bir enerjiyle dolmuştum. Onu özümsemeye başlayınca kafam iyice karışmış, artçı ve öncü depremlerle sarsılmalarım yoğunlaşmıştı. Ne demek “Ara-bul”.Neyi nerde nasıl arayacağım ve nasıl bulacağım? Aramayla bulma arasındaki dönem ne olacak, neyle dolacak, nelerle karşılaşacağım diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Neyi, nerde, neyle, nasıl arayacağımı düşünürken, Pir’in bir başka sözü yine Hüseyin Güvercin’in nefesiyle yetişti imdadıma: “Her ne ararsan kendinde ara”. Çok önemsedim bu öğüdü. Çırpına, didine kendimde kendimi aramaya başladım. Aradıkça dehlizlere, labirentlere, dağlara, taşlara tosladım. Bir yerlerimin kırıldığını, kanadığımı hissettim sanki. Bazen de müthiş hazlar aldım. İstekle ürkeklik iç içe aradım kendimi kendimde. Yaptığım işin saçmalığına karar vermeye hazırlanırkenYunus Emre çıktı karşıma. “ Bir ben var benden içerde” diyen bir miskin adam!13.asırda yaşamış ve günümüze kadar adı silinmemiş olduğuna göre kesin önemli bir adamdır deyip kendi kendime sorar oldum. Yahu kimmiş bu “benden içeride olan Ben” diye, diye içime dalıverdim günün birinde. Hırsızların, kinlerin, komplekslerin, çatışmaların içinde buldum kendimi. İçim içimi yerken “Bir ben ile bir başka olan benle” karşılaştım içimde. Uzun süre “Ben”leri ve aralarındaki kavgaları, zıtlaşmaları, çekişmeleri, çatışmaları izledim ama olup bitenleri uzun süre kavrayamadım. Akıl erdiremediğim bu“Ben”lerin kavgası, insanın evrimlerle, devrimlerle bitiremediği kavgaymış meğer. İnsanlığın çözemediği bu meseleyi tek başıma nasıl halledecektim ki?  “Ben” kimdim, beni bana boğduran diğer “ben” kimdi? Hangi “ben” beni bana anlatacaktı? Olduğum “ben” olmak istediğim “ben”. Bu benlerin hangisi bendi? Benlerin çekişmesi girdap gibiydi. Daldım aralarına. Kavgaların arasına düşe kalka gezmeye, aramaya devam ederken nice zaman sonra da Yine Hüseyin Güvercin Ağabeyimin dizelerinde akıl, mantık, şuur, üçlüsüne rastladım. Ayrılmaz üç arkadaş. Birbirlerine tutkun, kopmaz, ayrılmaz belalı bir çete sanki. Aralarındaki bağlantıları, görev paylaşımını, çalışma sistemlerini anlamak için çok düştüm kalktım. Bazı düşüşlerimde ağzım burnum kan içinde kaldı. Yıllarca acılarını çektiğim ham işler yaptım. Akıllı olduğumu sanırken mantığı ihmal ettim. Mantıklı olayım derken şuuru ihmal ettim. Şuur altını yoklamayınca da önceki yediğim bokları tekrar yemek zorunda kaldım. Düşe kalka, kan revan içinde kala, kala, üçüyle de iyi anlaşmak gerektiğini öğrendim. Bir ihmal edilirse ya da önemsenmezse sıçıyorlar insanın ağzına. İşte bu hem korkunç hem tanrısal nitelikleri olan üçlünün hayatımızdaki yerini ve önemini biraz olsun kavramaya başlayınca, Pir Hacı Bektaş’ın; “Okunacak en yüce kitap insandır” buyruğunu daha iyi algıladım. Hüseyin Güvercin Ağabeyimin elime iliştirdiği o kitabı halen okumaya devam ediyorum. Bitecek, anlaşılıp özetlenecek gibi bir kitap değil. Ne başı var, ne sonu var.

Hayata dair Bilgi şifrelerini, inişlerin ve çıkışların hayatımızdaki evrelerini kendine özgü örneklerle Hüseyin Ağabeyim gösterdi. Babamı o anlattı. Ezgileri, deyişleri, doğayı o sevdirdi. Dünyasal varlıklara değer vermezdi. Çok keyifli güler, hıçkırarak ta ağlardı. Babam Derviş Ali’yi iyi, algılamış, anlamış, kendine özgü yaşam felsefesi geliştirmiş bu adamın tanıdıkları, sevenleri çoktu ve ona kısaca “Güvercin” derlerdi. Çok sevdiği karısını ani ölümünden duyduğu derin üzüntüyle kanser oldu ve “Deli Hüseyin” lakabıyla 1987 yılının Kasım ayında terk etti buraları. Tamburunu ve türkülerini yetim bırakıp deli, deli çekip gitti Koca Tamburi Hüseyin Güvercin. Yaşantıma bu denli önemli izler bırakan bu “deli adamın” yanında sigara içemedim, ayak, ayak üstüne atıp karşısında oturamadım ve hiç saygısızlık etmediğim gibi sevgimi de yüzüne haykırmadım. Sesi halen kulaklarımda çınlar ve onu hep özlerim…”

KÖYÜMÜN İNSANLARI

Şu köyümün insanları

Kimi sinek kimi arı

Tek, tek tanıyın onları

Ne ettiler neler oldu

 

Hamdi, Salman ağaları

Bizler görmedik onları

Geriye kalan malları

Oğulları satar oldu

 

Şu Kekeç Memet Efendi

İyi bir insanmış kendi

Yaktığı ocaklar dindi

Şimdi baykuş öter oldu

 

 

Köyün esnafı bakkalı

Musa, Kör Haydo, Cin Ali

Şimdi yurtlarında çalı

Hoyrat, hoyrat biter oldu

 

Kemikçi Battal rahattı

Rakı, tütün, şarap sattı

Yaz kış hep dükkanda yattı

Bolca para tutar oldu

Hoş sohbetti Derviş Ali

Gerçekleri derdi dili

Kurudu bağında gülü

Diktiği bağ heder oldu

 

Bekar emmi hoş adamdı

Konu komşuya yaradı

Sevdiği bir şarap vardı

Kadeh, kadeh atar oldu

 

Hasan Tahsin işin bildi           (Tahsin Öksüz)

Yokluğun bağrını deldi

Kalkıp Almanya’ya geldi

Son deminde gezer oldu

 

Cici emmim çok dolaştı         (Hüseyin Öksüz)

Geçim derdiyle dalaştı

Mülayimdi ağır baştı

Oğlu ona keder oldu

 

 

Bir de Ahmet emmim vardı   (Ahmet Öksüz)

Sanki dünya ona dardı

Hocaydı ve bahçıvandı

Çile çeken peder oldu

 

İbrahim ışık kır baştı

Çavuş oldu çok dolaştı

Sessizce gedikten aştı

Aramızdan gider oldu

 

Kötü Musto şakacıydı

Avradı Güşe bacıydı

Zengin idi davarcıydı

Koyun kuzu satar oldu

 

Bir İbrahim Çavuş vardı

Pınar başındaydı yurdu

Köye kooperatif kurdu

Kervanlara katar oldu

 

Muhtar Ahmet ufak boylu

Mayası pak asil soylu

Gardaşıydı Arpaoğlu

Aşağı Tenci diyar oldu

 

Tencide biri daha var

Ak sakallı Pir ihtiyar

Hüseyin Dede o serdar

Gönlümüzde yatar oldu

Sami İlhan ile içtik

Diken ektik güller biçtik

Meclise Mebussan seçtik

Yaşamadı gider oldu

 

 

Mustafa Baba şıh oldu

Aradı kısmetin buldu

Tirenin altında kaldı

Kanı hata akar oldu

 

İlahi toprak Cümiye

Birkaç liraydı yevmiye

Binmeden gitti gemiye

Sinesini yakar oldu

 

Cırıl Cafar candan bıktı

Felek yuvasını yıktı

Tutuk aya tüfek yıktı

Per perişan beter oldu

 

Harmanda hep ava gitti

Yaşı yüz yirmiye yetti

Sakalında siyah bitti

Gören sandı sakar oldu

 

Camanın Veli polattı

Koç gibi koyakta yattı

Avratlar aldı bıraktı

Gönlünde hep bahar oldu

 

Daha nice canlar öldü

Kimi ağladı kimi güldü

Sıra kalanlara geldi

Onlar neler eder oldu

 

Yılmaz İlhan köy muhtarı

İkiye böldü katarı

Mührünün anahtarı

Her kapıyı açar oldu

 

 

Güvercin’e yar taburdu

Mızrabı bağrına vurdu

Hızar atölyesi kurdu

Tahta, tomruk biçer oldu

 

Vartan Avadis’le gezdi

Kurnazca her şeyi sezdi

Çekiçle demiri ezdi

Şekil verip satar oldu

 

Süleyman Çavuş söz eri

Canlı tarih gibi seri

Bilinmez toplumda yeri

Güneş gibi batar oldu

 

Kör Hüsoğun Ali hastır

Her cinsten insana dosttur

Babasından almış destur

Ocağı hep tüter oldu

 

Kara Maça, Maççik Memet

Çektikleri bolca zahmet

Eli Değneklinin Ahmet

Şehirler göçer oldu

 

Zülfikar Dedeye nazar

Kazım dede name yazar

Bedestende eder Pazar

Lalı gevher satar oldu

 

Seyfi Koryürek muallim

Gezmiş görmüş çağdaş alim

Şu gurbet denilen zalim

İlden ile atar oldu

 

 

Matemin yüzü gülmedi

Neşe muhabbet bilmedi

Söze sohbete gelmedi

Dut dibinde yatar oldu

 

Hasan Babanın Hüseyin

Kahvecisiydi köyün

Günde en az iç beş öğün

Bolca küfür eder oldu

 

Gaffar Abidin çobandı

Dostu düşmanı babamdı

Bizim bahçeye dadandı

Dağda çalım satar oldu

 

Omarın Hallo bağırdı

Gelip geçeni çağırdı

Başında yüklü ağırdı

Kah ağa, kah naçar oldu

 

Çakalın Yusuf saz ile

Çalar söylerdi naz ile

Arası yoktu yaz ile

Bahçıvanlık yapar oldu

 

Ziya öksüz yol kat etti

Uzunca yollara gitti

Ömrü kamyonda bitti

Canı yolda uçar oldu

 

Tülek Satı hep söverdi

Çoluk çocuğu döverdi

Herkes de onu söverdi

Yünden iplik yapar oldu

 

 

Bir Hip Gülo bibi vardı

Tenciye kadar coşardı

Şimdi Malatya’da yurdu

Köye doğru bakar oldu

 

Kimi kavruldu yağına

Kimi ters düştü çağına

Kimi küstü ocağına

Kimileri içer oldu

 

Şu köyümün insanları

Yazdırıyor destanları

Sonra yazam kalanları

Hayli vakit geçer oldu

 

Güvercine darılmak yok

Üzülmek yok kırılmak yok

Aramaktan yorulmak yok

Dost düşman seçer oldu

 

 

İhsan Güvercin, 19.11.1984-Rechtenbach-Almanya

Ali AKSÜT


  |  Bu haber 4614 defa okunmuştur.

Tarihçe  KATEGORİSİNDEN HABERLER

Aliseydi Sultan Yatırı - Malatya Yazıhan İriağaç Mahallesi

Aliseydi Sultan Yatırı - Malatya Yazıhan İriağaç Mahallesi Aliseydi Sultan Yatırı - Malatya Yazıhan İriağaç Mahallesi

DEĞİŞTİRİLEN TAZİYE MESAJLARI ŞABLONU

DEĞİŞTİRİLEN TAZİYE MESAJLARI  ŞABLONU DEĞİŞTİRİLEN TAZİYE MESAJLARI ŞABLONU

Gidiyorum işte... Yiğitse Kendisi Gelmesin...

Gidiyorum işte... Yiğitse Kendisi Gelmesin... Gidiyorum işte... Yiğitse Kendisi Gelmesin... Git ağana söyle, gidiyorum işte… yiğitse kendisi gelmesin. Farkınd...

Garib GÜNEŞ'in Gençlik Hatıraları... 2013

Garib GÜNEŞ'in Gençlik Hatıraları... 2013 Garib GÜNEŞ'in Gençlik Hatıraları... 2013

Şeyh EDEBALİ'den Osman Gazi'ye Nasihat

Şeyh EDEBALİ'den Osman Gazi'ye Nasihat Şeyh EDEBALİ'den Osman Gazi'ye Nasihat

Sevcan ile Sinan AYDOĞAN Grubu / Çifti...

Sevcan ile Sinan AYDOĞAN Grubu / Çifti... Sevcan ile Sinan AYDOĞAN Grubu / Çifti...

Doğu ile Batının Sentezi : Derdiyoklar...

Doğu ile Batının Sentezi : Derdiyoklar... Doğu ile Batının Sentezi : Derdiyoklar...

ÖNSÖZ

ÖNSÖZ ÖNSÖZ - FETHİYEM (Hasan Badrık) Kitabı

MALATYA VE FETHİYE - Tarihçe

MALATYA VE FETHİYE - Tarihçe MALATYA VE FETHİYE - Tarihçe

Fotoğraf Makinesi Kampanyası ( 2008-2012-2015 )

2008 – Ahmet ASLAN: 400 EURO

2008 – Diğer arkadaşlar: 600 EURO

2008 – Toplam: 1000 EURO

Bitti

2012 - Seyit  ÇAĞLAR : 30 Euro  

  2012 - Aliman SEVİM : 40 Euro

  2012 - Ali ASLAN : 10 Euro

  2012 - Hasan AĞKAYA : 20 Euro

  2012 - Ali ALTUNOK :20 Euro

  2012 - Ali İhsan GÜLER : 50 Euro

  2012 - Metin ÖKSÜZ : 30 Euro

  2012 - Naki ÖKSÜZ : 20 Euro

  2012 - Rıfat ÖKSÜZ : 50 Euro

  2012 - Hüseyin ÖKSÜZ : 50 Euro

  2012 -Murat İLHAN

           (Zeynal oğlu):50Euro

  2012 - Fatma İLHAN

           (Hasan Kızı):10 Euro

  2012 -Zeynep KORYÜREK:20 Euro

  2012 - Elif GÜN :10 Euro

  2012 - Piri İlhan

          (Minnet oğlu):30 Euro

  2012 - Hüseyin YILMAZ

         (Güldalı oğlu):30 Euro

  2012 - Turabi TEMİZ : 20 Euro

  2012 - Hikmet GÜLER : 40 Euro

  2012 - Hüseyin İLHAN

           (İbrahin oğlu):20 Euro

  2012 - Hasan ÇEVİKER : 10 Euro

  2012 - Zeynep GÖÇER : 20 Euro

  2012 - Necmettin ÖKSÜZ : 20 Euro

  2012 - Sultan AKKOYUN: 50 Euro

  2012 - Ali Ekber PEKTAŞ : 20 Euro  

  2012 - Yusuf ALTUN  : 20 Euro

  2012 - Mehmet İNCE : 15  Euro

  2012 - Mustafa(Vaylo)

             OLGUN:50 Euro

  2012 - Ahmet OLGUN : 50 Euro

  2012 - Hasan AKŞAHİN :10 Euro

  2012 - Aliseydi UÇAR : 50 Euro

  2012 - Veli ÇAĞLAR  : 10 Euro

  2012 - Fahri ÖKSÜZ  : 20 Euro

  2012 - Kasım YILMAZ : 50 Euro

  2012 - Kadir ÇAĞLAR : 20 Euro

  2012 - Hasan AKŞAHİN

             DEDE:10 Euro

  2012 - Hacı ÖZSEVİM : 20 Euro

  2012 - Duran AYDOĞAN:30 Euro

  2012-Hüseyin Rahmi

          ÖZTÜRK:50 Euro

  2012 - Ahmet ÖZTÜRK (Köln):30 Euro

  2012 - Vahap ÇEVİKER :10 Euro

  2012 - Kenan GÜVERCİN : 10 Euro

  2012 - Sezai ALTUN : 10 uro

  2012 - Bektaş AKŞAHİN : 20 Euro

  2012 - Veli İLNCE : 10 Euro

  2012 - Ziyade ŞENKAYA : 10Euro

  2012 - Hasan KARAGÖZ :10 Euro

  2012 - Hasan AKDOĞAN : 10 Euro

  2012 - Hüseyin AKDOĞAN 10 Euro

  2012 - Turan GÖÇER : 10 Euro

  2012 - Cengiz SEVİM : 20 Euro

  2012 - Bektaş Hacı AKŞAHİN:10 Euro

  2012 - İsmail AĞKOÇ : 20 Euro

  2012 - Aliekber AKKAYA : 20 Euro

  2012 - Erdinç ASLAN : 10 Euro

  2012 - Ali ARKADAŞ :10 Euro

  2012 - Hasan (Fikriye)

             ÖZACAR:20 Euro

  2012 - Ahmet KAYGUSUZ

           (Arguvan’lı):10 Euro

  2012 - Avades ALTUN

            ( Der. Bşk.):50 Euro

  2012 - Havaşin MARKET

             (Arguvan’lı):20 Euro

  2012 - Hasan ÖKSÜZ : 10 Euro

  2012 - Haydar ER

            (Müslüm oğlu):50 Euro

  2012 - Tamam SOFU :10 Euro

  2012 - Musa ÇİFTÇİLER: 10 Euro

  2012 - REISE BIRO

     Firat, Ober-Ramstadt :20 Euro   

  2012 - Vahap ASLAN(Culfalı): 30 Euro

  2012 - EURO SÜPER MARKET

             DARMSTADT:20 Euro

  2012 - Hüseyin ER (Köln) : 50 Euro

  2012 - Vedat ÇALIŞKANOĞLU: 5 Euro

  2012 - Kamber ÇAKMAK : 5 Euro    

  2012 - Hüseyin AYDOĞDU

            (Şahin oğlu): 50 Euro

  2012 - Meliha YÜCEL : 50 Euro

  2012 - İsmail SEVİM

  (Haydar oğlu): 20 Euro

  2012 - Necati-Zekine KILIÇ :20 Euro

  2012 - Erdal ÇALIŞKANOĞLU: 20 Euro

  2012 - Hüseyin ÇALIŞKANOĞLU

           (Süleyman oğlu) : 20 Euro

  2012 - Yılmaz GÜLER: 20 Euro

  2012 - Mehmet AKDOĞAN:20 Euro

  2012 - Bektaş ile Hünkar

             ALTUN: 80 Euro    

  2012 -  TOPLAM : 1915 EURO  

   Bitti

2015 - Eski bozulan makinenin

           sigortasından alınan:75 EURO

2015 – Aliseydi KARGIN : 50 EURO

2015 – Erdoğan BIÇAKCIOĞLU : 50 EURO

2015 – Sefa ALTUN : 50 EURO

2015 – Murat İLHAN

(Sarhoş amcanın torunu):50 EURO

2015 – Abbas PEKTAŞ

(Yusuf oğlu): 50 EURO

2015 – Yusuf ALTUN : 30 EURO

2015 – Merdan ŞENOL : 50 EURO

2015 –  Hasan ALTUNOK

(Hüseyin&Hatice oğlu) : 20 EURO

2015 – Abbas KORYÜREK : 30 EURO

2015 – Hasan KARAKOÇ

 (Donjuan'ın oğlu) : 20 EURO

2015 – Piri SOFU : 10 EURO

2015 – Haydar GÜN : 50 EURO

2015 – Hacı ÖZSEVİM : 25 EURO

2015 – Abbas ÖZSEVİM : 25 EURO

2015 – Ali Ekber AKŞAHİN : 20 EURO

2015 – Veli İNCE : 10 EURO

2015 – Ali Agırdemir (Köln): 50 EURO

2015 – Kasım YILMAZ : 50 EURO

2015 – Hüseyin YILMAZ

(Filip - Fattey bibini torunu):50 EURO

2015 – Hüseyin ÇİFTÇİLER : 50 EURO

2015 – Avades ALTUN : 50 EURO

2015 – Ali İhsan UÇAR : 25 EURO

2015 – Seyit ÇAĞLAR : 20 EURO

2015 – Hüseyin AKKAYA

( Yeter Oğlu) : 20 EURO

2015 – Piri İLHAN : 50 EURO

2015 – Haydar ER : 50 EURO

2015 –  Hüseyin ÇAVUŞ

(Igdırlı):10 EURO

2015 – Naki ÖZSÜZ : 20 EURO

2015 – Mesut  İLHAN : 20 EURO

2015 – Hüseyin ÖKSÜZ

(Naki oğlu) : 20 EURO

2015 – TOPLAM : 1075 EURO

Bitti

2012 - Sayfası…

2015 Sayfası…


Fotoğraf Makine Kampanyası -2021

2021 - Ahmet ASLAN: 500 EURO; 2021-Ali ŞEN “Arguvan”: 500 EURO; 2021 – Zeynal AKDOĞAN: 200 EURO;  2021 – Ali ÖZACAR: 50 EURO; 2021 – Vahap İLHAN: 50 EURO; 2021 – Vedat İLHAN: 50 EURO;  2021 –Robert YANAR: 50 EURO; 2021 – Can YANAR: 50 EURO; 2021 – Özkan ÇAKIR: 50 EURO; 2021 – Ecevit ÇAKIR: 50 EURO; 2021 – Erol YILMAZ: 50 EURO; 2021 – Abbas YÜCEL: 50 EURO; 2021 – Metin İLHAN: 50 EURO; 2021 – Hüseyin ÖZİLHAN: 50 EURO; 2021 – Zeynal ÜSTÜNER “Arguvan”: 100 EURO; 2021 – Eyüphan AKDOĞAN: 50 EURO; 2021 – Hüseyin AKDOĞAN: 50 EURO; 2021 – Hüseyin ŞENOL: 50 EURO; 2021 – Ali Ekber GÜLER: 50 EURO; 2021 – Hüseyin YILMAZ-Ali oğlu-: 50 EURO; 2021 – Oktay TURAN “İğdirli”: 50 EURO; 2021 -  TOPLAM:2150 EURO; 2021 – Latife ile Hüseyin GÜN “İstanbul” 1 ad. Video çekim için aydınlatma LED:1250.TL. ; 2021- Yusuf EROL: 200 TL; 2021 – MAKİNE VE LED AYDINLATMA ALINDI. KITILIMCILARA TEŞEKKÜR EDERİM. www.aliseydi-sevim.com

Bilgisayar Alımı : 650 Euro - 2022

Almanya Ober-Ramstad'dan, isminin açıklanmasını istemeyen Değerli bir arkadaşım: 650 EURO     Seyit ÇAĞLAR arkadaşımın öncülüğü ile. İkisine teşekkür ederim.

DUYURU TAKVİMİ

HARİTA: MALATYA FETHİYE

Aliseydi SEVİM Aliseydi SEVİM
Hele bakın gömleğimiz ne taraftan yırtılmış?
Aliekber Pektaş Aliekber Pektaş
Gül-güle büyük, efsane insan, lider: Fidel Kastro
Seyit Çağlar Seyit Çağlar
DAR AGACINA ASTILAR SEYIT RIZAYI,NEYLEYIM – Seyit ÇAĞLAR

LUZÜMLÜ TELEFONLAR



Kınay Çiçekcilik: 0 422 323 86 76
Kınay Çiçekcilik: 0 542 368 10 03

Karmen Çiçekcilik:0 422 323 10 84
Karmen Çiçekcilik:0 542 210 16 69

Sahan Yemek: 0 422 325 29 30
Sahan Yemek:0 530 227 02 79

Orhan Yemek: 0 422 336 88 22
Orhan Yemek: 0 533 720 20 09

Gülüstan(Sevim) Kuaför: 0 422 322 81 65
(Aliseydi) Karakaş Emlak: 0 422 324 20 60

Yazıhan Belediyesi: 0 422 751 40 54
Kaymakamlık Makamı: 0 422 751 42 12
Yazıhan Maliye: 0 422 751 41 12
Yazıhan Tapu: 0 422 751 42 00
Yazıhan Hastahane: 0 422 751 41 05
Yazıhan Nüfus: 0 422 751 42 30

Ziraat Bankası /Yazıhan:  0 422 751 44 03
Emlak / Nihat GÜLER: 0 422 325 15 34
Mobil: 0 532 794 24 02

Yazıhan Emlak / Kaya Emlak
Süleyman KAYA: 0 537 380 05 04

MASKİ
Malatya Su İdaresi
Arıza: 185
Genel Müd. :377 74 44
444 51 44

Elektrik Arıza
444 91 86

Telefon Arıza ve Bilgi
444 1 444

İnternet Arıza

444 1 375







FACEBOOK

Sık Sorulan Sorular

Sitemizin güncellenmesi devam etmekte.

2011 yılından bu güne kadar olan veriler işlendi; Açılmayan videoların sebebi, o videoların bulunduğu hesabımızı Youtube’nin silmesinden dolayıdır.

2011 yılı öncesine ait olan verilerin işlenmesi zaman alacak. Fakat hemen hemen geçmişe ait olan resimlerin tamamının kopyası var. Yakında onların tamamına nasıl ulaşacağınız açıklanacaktır.

Aradığınız eski haberleri bulmak için: Sayfamızın üst ve alt kısmındaki menüde “Arşiv” linkini tıklayınız. “Anahtar Kelime” karşılığına aradığınız haber başlığından bir iki kelime yazın, “Haber Ara” yı tıklayın.

Aradığınız kelime başlıkları sıralanacaktır. Büyük harfle aradığınızı bulamazsanız, küçük harflerle yazın.

Başka bir yolla “Google” ye yazıp arayın. Google sitemizdeki haberi bulur. Bütün bunlara rağmen aradığınız bulamazsanız,

Sitemizin alt ve üst kısmındaki "İletişim" menüsünü tıklayıp, bana mesaj gönderiniz.

Yazar isimlerinin sıralanması otomatik olarak, en son yazan yazarın en üste gelmesi şeklinde oluşmaktadır

Site Sloganımız: 2005 - 2024

2005 &  2024
www.aliseydi-sevim.com
aliseydisevim@gmail.com 

Otobüs Seferleri

                     OTOBÜS SEFERLERİ

         MALATYA                               FETHİYE

                                                          06,10

          07:15                                       08:30

          09:45                                       11:00

         13:30                                        14:45

         16: 00                                       17:00

         18:30                                        19:45

Tüm videolar

  Prof.Dr. Sinan CANAN
 

Prof.Dr. Sinan CANAN

İzlenme:8152

   
  Mutlu Olmak: Özgür Bolat at TEDxIhlasCollegeED
 

Mutlu Olmak: Özgür B

İzlenme:8256

   
  Prof. Dr. Acar BALTAŞ
 

Prof. Dr. Acar BALTA

İzlenme:7554

   
  DOĞA İÇİN ÇAL 4 - ALYAZMALIM SELVİ BOYLUM - HD
 

DOĞA İÇİN ÇAL 4 - AL

İzlenme:17958

   

Ayın Şiiri


Şerefle bitirilmesi gereken en asil görev hayattır.


Bir lokma ekmek ( ve zevk) için şerefini çiğnetmeye;


bir anlık eğlence için servetini tüketmeye,


bir zamanlık mevki için el ayak öpmeye,


insanları ezip geçmeye,


günlük menfaatler için onurunu terk etmeye,


bir kısım insanlara kızıp


tüm insanlara düşman olmaya değmez bu hayat!



Can Yücel


Mydeign Haber Temaları -http://habersitesikur.tk

Fethiye'nin Dünyaya Açılan Penceresi
Ekstrafikir.com mydesign haber temasıdır.