AKTÜEL TARİHÇE EBRULİ ALMANYA ANTALYA DÜĞÜNLER OKUL DUYURU BAŞSAĞLIĞI ÖZEL HABER
Tarih 10 Nisan 2013, 03:40 Editör: Editör Aliseydi SEVİM

KISACA SEYYİD ALİ SULTAN VE SEYDİ SULTAN ÜSTÜNE – Malatya Fethiye


KISACA SEYYİD ALİ SULTAN VE

SEYDİ SULTAN ÜSTÜNE

“Alevi-Bektaşi toplulukları cemaat yapılanması bakımından dergahlara ve ocaklara bağlıdırlar. Toplumsal planda dergah ve ocak disiplini esastır. Alevi ocakları Evladı resul (seyyid) saydığı ve kutsal kabul ettiği din ulularının adlarını taşımaktadır.

Zaman içerisinde bu kutsal dervişlerin soylarından gelenlere ocakzade denmiştir.”

Bazı araştırtmacılar ocaklarının eski Türklerdeki Ocak kültü ile bağının olduğu savındadırlar. Kimilerine göre Alevi ocakları Hünkar Hacı Bektaş Veli zamanında oluşmuştur. Kimilerine göre Hz. Ali’nin soyundan gelenlerce oluşturuldu. Dede Ocakları Şah İsmail zamanında ortaya çıktı diyenler olduğu gibi. Anadolu’ya gelen kabilelerin dinsel/siyasal  Türkmen babaları Ocakzade Dede ailelerini oluşturdular, tezini savunanlar da var.

Dede Ocakları, Mürşid Ocakları, Pir Ocakları, Rehber Ocakları, Düşkün Ocakları şeklinde işlevlerine göre isim alırlar. Örgütlenme yapısına göre Bağımsız ve Hacı Bektaş Çelebilerine bağlı olarak ikiye ayrılırlar.

Uygulama farklılıklarından dolayı Erkanlı, Pençeli diye ayrılan dede ocaklarından bazıları sonradan Çelebilere bağlanmış Dönük ocaklar, Purut ocaklar diye birbirlerini adlandırmışlardır.

Aleviler “Eri erden seçen kördür.” der.

Eski kaynakların çoğunun çeşitli nedenlerden dolayı yok olması, elinde belge bulunduranların bunları akademik kurumlara ulaştırmaması, söylencelerle değişikliğe uğrayan gerçekler. Dede Ocakları arasındaki çelişkilerden doğan anlatım farklılıkları dede ocakları konusunda yazmayı da konuşmayı da zorlaştırmaktadır.

Kişisel bir yanlışa düşmemek için Sarı saltık soyundan gelen Veli Saltık dedenin toparlayıp yayınladığı bilgileri ve Hüseyin Şahin’in derlemelerinin tümünü kitaba aldım.

Umarım belgeler çoğalır. Dede ocaklarımız konusunda yapılan tartışmalar azalır. Belgesiz hiçbir sözün hükmü yoktur.

Sözlü geleneğin değişkenliğini bildiğimden ulaşabildiğim kaynaklara dokunmadan buraya aldım. İnancıma ve yöre insanına duyduğum sorumluluk duygusu ile yorumu okura bıraktım. Tarih bilinci kendine güveni oluşturur. Kendine güvenen bir toplum, önce kendisi sonra da çevresi ile barışık olur. Geçmişimizi doğru bilmek insanlık borcumuzdur.

 

TENCİLİLER (ALİ SEYDİ) OCAĞI

(Veli SALTIK)

 

Dimetoka Kızılçal ve Kütüklü köylerinden İstanbul’a göç edip, Firuzköy’de oturan, Kızıldeli Ocağı mensubu Lütfü Aykurt:”Malatya’daki Kızıl Deliler, 1501 yılından sonra Hacı Bektaş Veli Postu’nda oturan Balım Sultan’dan icazet alarak ocak kurmuşlar” demektedir.(Murat Küçük-Kızıl Deli Sultan Talipleri-Cem dergisi, sayı 77).

Malatya’nın Fethiye Köyü’ne bağlı Tenci Mezrası’ndaki Ocakzade Ali Dede ise bunun tersini söylemektedir:

“Seyit Ali Sultan, Ali Seydi sultan ve Hacim Sultan kardeştirler. Erdebil’den Irak’a, oradan Lübnan üzerinden denizyolu ile Rumeli’ne giderler. Bir zaman sonra Yıldırım Han onları Elazığ-Malatya arasına gönderdi. Gelip Tenci’de ikamet ettiler. Kızıl Deli Sultan, 1300’lü yıllarda Tenci’de vefat etti Rumeli’nde Ocakzade Kızıl Deli evlatları yoktur” demektedir.

Her iki iddia da yanlıştır. Hacı Bektaş Veli’nin dedesi Seyit Musa, Horasan Nişabur Dergahı Pir’idir. Seyit Musa’nın üç oğlu vardır. Büyük oğlu Seyit Alidir. Seyit Ali, Seyit Musa’dan sonra Nişabur dergahı postuna oturmuştur. Ondan sonra onun oğlu Pir İlyas (Baba İlyas) Nişabur Piri oldu. Oda 1219 yılında Moğol işgalinden sonra Nişabur’dan ayrılarak önce İran Azerbaycan’ındaki Hoy kentine geldi. Daha sonra (1231) Amasya İlyas Köy’e gelip dergahını orda kurdu.

Seyyit Musa’nın ikinci oğlu Hacı Bektaş Veli’nin babası Seyyit İbrahim Sani’dir. Seyyit Musa’nın üçüncü oğlu ise Seyyit Haydar Gazi’dir.

Haydar gazi, Moğol işgali öncesi gelip Hoy kentine yerleşmişti. Onun büyük oğlu Abdal Musa’nın babası seyit Hasan Gazi’dir. İkinci oğlu ise,  Seyit Hüseyin Gazi’dir. Hüseyin Gazi’nin de iki oğlu oldu. Biri Hacım Sultan, diğeri Ali Seydi Sultan’dır.

Seyyit Haydar Gazi Hoy’da vefat etti. Onun oğulları Hasan Gazi ile Hüseyin Gazi, 1231 yılından sonra Hoy’ dan Malatya’ya gelerek Tenci ve İriağaç köylerine yerleştiler. Bu kardeşler, 1239-1240 yıllarındaki Büyük Türkmen İsyanına (Baba İshak İsyanına ) katıldılar. Bu kardeşlerin akıbetleri tam olarak bilinmiyor. İsyan’da şehit düşmedilerse bile, isyan sonrası diğer Seyyitler gibi bunlarda arazi oldular. Ancak 1246 yılında Gıyasettin Keyhüsrev’in ölümü ve Selçuklu ülkesinin üçe bölünmesinden sonra açığa çıkmış olabilirler. Tamda bu tarihlerden :sonra Seyyit Hasan Gazi’nin oğlu Abdal Musa ile Seyyit Hüseyin Gazi’nin oğlu Hacım Sultan’ı Karacahöyük’te (Hacıbektaş) Hacı Bektaş Veli’nin yanında görüyoruz. Bu tarihlerde onların babalarının hayatta olup olmadığını bilmiyoruz.

Tenci’li Ali Dedenin: “Seyyit Ali Sultan (Kızıl Deli) 1300’lü yıllarda Tenci’de vefat etti” diye bahsettiği zat, Kızıl Deli değil onun dedesi Ali Seydi Sultan’dır. Tenci’deki türbede ona aittir.

Ali Seydi Sultan’ın oğullarını birinin adı da Hüseyin’dir.Yani Babası Hüseyin Gazi’nin adını oğluna verdi. Bu Hüseyin 2. Hüseyin Gazi’dir. İşte bunun içindir ki Doç. Bedri Noyan:

“Seyyit Ali Sultan Horasan erenlerinden Hüseyin Ata oğludur. Ahmet Hamdi Zeza Paşa’nın Mısır’da Arapça olarak basılmış kitabında “Hızır Lala, Seyyit Ali Sultan” olarak yazılmış olup resmin altında Seyyit Hüseyin Ata oğlu Seyyit Ali Sultan yazmaktadır. Hızır Lala diye lakaplanmıştır. Doğum ve ölüm m.1310-1402 diyor.

Ancak Bedri Noyan’ın yanıldığı nokta; O Hüseyin Ata oğlu değil, Hüseyin Gazi oğludur. Çünkü “Atalar” , İmam Hüseyin soyundan gelmediği için “Seyyit” olarak anılmazlar. Seyyit Ali Sultan (Kızıl Deli)  “Seyyit” diye anıldığına göre O, Seyyit Hüseyin Gazi oğludur. Bu Hüseyin Gazi’de 2. Hüseyin Gazi’dir.

Malatya Tenci ve İriağaç köylerinde birçok söylence anlatılmaktadır.

Örneğin Tenci’de oturan M,Şenkaya: “Kızıl Deli Tenci’ye gelmeden önce, Hacı Bektaş’a gitmiş. Orada keramet gösterince, nasip verilen Rumeli’ne gönderilmiş. Saru Saltuk ile birlikte oraları irşat etmişler. Ellerinde bulunan Şecereye göre Tenci’li Dedeler, Kızıl Deli oğlu Hasan Ata’dan gelmektedirler” diyor.

M.Şenkaya’ya göre, kendi Dedeleri Malatya’nın Karaca Köyü’nden İ.Temiz, Ali Yusuf ve Arguvan Mineyik Köyü’nden Memo Temiz Dedeler’dir. Bunlar Mürşit kapılarımızdır.

Z.Aydoğan ise:”Kızıl Deli ile Ali Seydi kardeştirler. Kızıl Deli Tenci’de evlenmiş, burada şehit düşmüş” demektedir.

Yine bu yörede anlatılan söylenceye göre:”Seyyit Ali Sultan ile Şah İbrahim Veli Mushiptirler. Bu iki Musahip, Salıcak Köyü’nden Mezirme Köyü’ne gitmektelermiş. Bir taşa sırtını dayayıp dinlenirken, Çoban Mustafa yanlarına gelmiş. Acıktıkları için çobandan karakoyunun sütünü istemişler. Çoban, karakoyunun kısır olduğunu söyleyince, onlar üstelemişler: “Sen git sağ, ondan süt gelir” demişler. Çoban istemeye istemeye karakoyuna yanaşıp sağınca, gerçekten süt geldiğini şaşarak görmüş. Sütü içip doymuşlar. Ona adlarını söyleyip ayrılmışlar. “Dara düştüğün zaman bizi çağır” diye bir uyarıda bulunmuşlar.

Bir zaman sonra Çoban Mustafa’nın nişanlısı hastalanıp ölmüş. Mustafa dayanıp ağlarken, süt verdiği zatlar aklına gelmiş.

“Yetiş ya Ali Seydi!  Yetiş ya Şak İbrahim Veli!” demiş.

İkisi de aynı anda gelmişler. Dualar edip, Çoban Mustafa’nın nişanlısını iyileştirmişler.”

Kanuni Sultan dönemi Tahrir Defterleri’nde “Yirağaç Köyü” olarak kayıtlı olduğu ve burada yaşayanların “silsile takip eden dervişler olduğu ve vergiden muaf olduğu” kayıtlı imiş.

Miladi 1907 tarihli Mamuretül-Aziz Salnamesi’nde İriağaç Köyü’nde “Ali  Seydi” ismi ile bilinen bir türbe olduğu, uzaklardan buraya akıl hastaları ile çocuğu olmayan kadınların ziyarete geldiği kaydı yer alır.

Tenciler’in aktardıklarına göre; Fethiye’deki Ahmet Çelebiler kabilesi, Yıldırım Bayazıt döneminden sonra, İriağaç’tan Fethiye’ye göç etmişler.

Yine söylencelere göre Fethiye, İriağaç, Tahtalı, Salıklı ve Çavuş köylerinde yaşayanlar, Ali Seydi evlatlarıdır. Bütün bu söylencelerden şunu çıkarıyoruz ki; Tenci Ocağı mensupları, doğrudan Kızıl Deli evlatları değil, onun kardeşleri ve amcazadelerin soyundan gelmektedirler.

(Kaynak, Murat Küçük.age)

 

Onların Ali Seydi’ye kadar olan soyağaçları şöyledir:

 

1- Hz.  Ali, 2- İ. Hüseyin, 3- İ. Zeynel Abidin, 4- Muhammet  Bakır, 5- İ. Caferi  Sadık, 6- İ. Musa  Kazım, 7- İ. Ali  Rıza, 8- İ. Muhammet  Taki

9- S. Musa  Araç, 10- S.  Muhammet ( 874 ılında Nişabur dergahı piridir )

11- S. Yahya, 12- S. Cafer, 13- S. Hüseyin, 14- S. Ubeydullah, 15- S. Muhammet, 16- S. İbrahim, 17- S Hasan, 18- S. Muhammet sani, 19- S. Mehdi, 20- S. İshak, 21- S.Musa

 

 

 

 

22-S.Ali             22-S.İbrahim Sani                                22-S.Haydar Gazi

23-S.İlyas          23-H.Bektaş Veli

24-S.Muhlis        24-Hızır Lale (Habip Emirci)

 

 

    23-S.Hasan Gazi                    23-S.Hüseyin Gazi(1210?)

                  24-S.Abdal Musa

 

 

 

24-Hacım Sultan                

  Ali Seydi Sultan(1240?)

2. Hüseyin Gazi?(1270?)

         Seyyit Ali (Kızıl Deli)

 

 

KIZIL DELİ (SEYYİT ALİ SULTAN) OCAĞI

(Veli SALTIK)

 

Hacı Bektaş Veli Dergahı’ndaki 12 posttan biri olan “Aşçı Postu”, Kızıl Deli Sultan ‘a aittir.

Değişik kaynaklarda değişik iddialar mevcuttur. Çelebiler onun, onun  Hacı Bektaş Veli ile Kadıncık Ana’dan doğan oğlu olduğunu  iddia ederler.

Örneğin, Celalettin Ulusoy: “Hacı Bektaş Veli ile İdris Hoca’nın kızı Fatma Nuriye’nin (Kadıncık Ana) evlenmesinden Seyyit Ali Sultan (timurtaş) dünyaya gelmiştir. Hacı Bektaşi Veli’nin kitaplarda ve belgelerde geçen tek çocuğu olan Seyit Ali Sultan’ın asıl adı İbrahim’dir.” diyor.

Kimi kaynaklar ise onu, Hacı Bektaş Veli’nin amcası Haydar Gazi’nin torunu sayarlar. Haydar Gazi’nin oğlu Hüseyin Gazi’nin oğlu olduğunu ileri sürerler.

M.Tevfik Oytan (Bektaşiliğin İçyüzü)adlı eserinde: “Seyyit Ali Sultan, Horasan Erenlerinden Hasan Ata’nın oğludur.Pir’in (Hacı Bektaş Veli’nin) ölümünden sonra, dört beş yıl Pir postunda oturmuş, daha sonra Hızır Lala’nın küçük oğlu Mürsel Bali’yi (ki, Balım Sultan’ın babasıdır) de yanına alarak, Rumeli’ne geçmiştir. Dimetoka’da dergah kurmuşlar. Seyyit Ali Sultan’ın ölümünden sonra, Mürsel Bali posta oturmuş ve ölümünden sonra aynı yere gömülmüştür.” diyor.

Dede babalardan yazar Doç.Bedri Noyan ise, Cemalettin Ulusoy’un yazısına çok kızmakta ve şöyle yazmaktadır:

“Kızıl Deli Sultan’ın bir adı da Timurtaş imiş. Hacı Bektaş Veli’nin Kadıncık anadan doğma bel evladı imiş. Bu saçma, uydurma söylentiler başka hiçbir yerde görülmez. Böyle dayanıksız uydurmaları aklı başında bir insan ortaya atamaz.”

Bedri Noyan:

“Seyyit Ali Sultan Horasan Erenlerinden Hüseyin Ata oğludur. Ahmet Hamdi Zeza paşa’nın Mısır’da Arapça olarak basılmış kitabında “ Hızır Lala, Seyyit Ali Sultan” olarak yazılmış olup, resmin altında Seyyit Hüseyin Ata oğlu Seyyit Ali Sultan diye yazmaktadır. Hızır Lala diye lakaplanmıştır. Doğum ve ölümü m.1310-1402 dir” diyor ve ekliyor:

Hacı Bektaş Veli vefat edince onun yerine posta oturdu. Fakat Rumeli fethine katılmak için, yerini Habip Emirci’ye bırakarak padişah güçlerine katıldı.

Balım Sultan’ın babası Mürsel Baba’da Dimetoka’ya bu dostunun yanına gitti. Mürsel Baba orada kendi adına bir zaviye kurdu. Seyyit Ali Sultan’ın (Kızıl Deli) isteği üzerine, doksan yaşlarında mücerretlikten (Hiç evlenmemiş) vazgeçip evlenmiş ve bu evlilikten Balım Sultan doğmuştu” diyor.

Bektaşi Babalarından Turgut Koca  (Bektaşi Nefesleri ve Şairleri) adlı antolojisinde:

“Kara Kuvvetleri’nin kurulması “Pençik Kanunu ile olmuştur.. Pençik Kanunu ile Hacı Bektaş Veli Dergahına ödenen “Hams Hakkı”nı Seyyit Ali Sultan orduya bağışlamıştır. Bu anlaşmayı Murat Bey, Kara Rüstem Vezir Çandarlı Halil ve Seyyit Sultan 28 Haziran 1363 yılında imzalamışlardır.” demektedir.

Seyyit Gazi tarafından yazılmış ve Doç. Dr. Bedri Noyan tarafından günümüze aktarılan “Seyyit Ali Sultan Velayetnamesi’nde:

“Kızıl Deli rüyasında Hz.Muhammet’i görür: “Duan kabul edildi. Horasan dolaylarından benim temiz soyumdan sana kırk er gelecektir. Rumeli’nin alınması Tanrı Velileri” nin elindedir. Onlar üç gün sonra gelecektir. İçlerinden bilgin temiz huylu Rüstem adında biri vardır. Ona uy ona göstereceğin saygı banadır ”der.

Öte yandan Hz. Muhammet, Horasan’daki Kırık Erenlere de görünerek:

“Ey ciğer köşelerim, kırkınız gönlünüzü birleyip buradan Rum ilinde Hünkar Hacı Bektaş Veli’ye varın. Sizlere kılıç kuşatsın ve ne emir verirse emrinde olun. Sizleri Yıldırım Han yanın yollasın, ona yardım edin, Rumeli’ni fethedin” der.

“Horasan’lı kırık erenler Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin yanına gelirler. Hünkar, Seyyit Ali Sultan’ı onlara baş eder. Emir Sultan’ı sancaktar,  Seyyit Rüstem Gazi’yi Kadıasker, Abdüssamet Fakı’yi imam, Seyyit Zali’yi saka, Seyyit Ahmet’i kılavuz tayin eder. Onlardan dördüne “Kus-u Halili”? verir otuz altısına da kılıç kuşatıp “Himmeti tam ve Erkanı tamam” ile Yıldırım Han’a yollar. Kırk Erenler Kızıl Deli’nin komutasında Çanakkale üzerinden geçerek Yıldırım Han’a katılırlar. Rumeli’nde bir dizi gazalarda bulunduktan sonra Bolayır Kuşatması’nda Süleyman Paşa şehit olur, onu orada defin ederler. Sancaktar Emir Sultan’da Kavak Ovası’nda ölür. Seyit Ali Sultan sancağı Tahir’e verir. Baçin, Murata, İpsala, Hakkı kalelerini ele geçirirler. Fere’yi ve Dimetoka’yı da alırlar. Oradan Edirne’ye varıp Edirne’yi de fethederler. Sonra Şumnu, Rusçuk, Yerköy ve Silistre’yi alırlar. Oradan sonra Niğbolu’yu kuşatarak iki ayda ele geçirirler. Nihayet  Kırık Erenler vedalaşıp ayrılırlar. Seyyit Rüstem Gazi “Cebel-i Megaire”yi yurt edinir. Dergahını buraya kurar. Yıldırım Han’da bir fermanla buraları kendisine verir”.

 

Yukarıda adı geçen bu Velayetname’nin sonunda Seyyit Rüstem Gazi’nin ölümü tarihi olarak m.1461 kaydı düşmüştür.

 

Prof. E. R. Fığlalı: “ Seyyit Ali Sultan ile Mürsel Bali bir gün Bulgar kızının evine giderler. Duvardaki seccadeyi alıp (Müslüman olmayan bir Bulgar’ın evinde seccade ne arıyor?) namaza dururlar. Bulgar kızı bunların altından seccadeyi çekip alınca, ikisi yere yuvarlanırlar. Mürsel Bali kızdan bal ister. Kızın getirdiği baldan bir parmak alıp kızın ağzına verir. Bulgar kızı bu baldan hamile kalır. Bu hamilelikten Balım Sultan doğar. Annesi ölünce Balım Sultan, Seyyit Ali Ocağı’na alınır. Mürsel Bali 1480 yılında ölünce, Balım Sultan Kızıl Deli Ocağı’nın başına geçer. 2.Beyazıt 1501 yılında onu Hacı Bektaş Veli Dergahı’nın başına getirir”.

( Türkiye’de Alevilik-Bektaşilik. E.R Fığlalı)

Araştırmacı yazar İsmail Özmen: “ Seyyit Ali Sultan, Timurtaş, Kızıl Deli tek kişinin çeşitli ad ve lakapları olup, bu zat Hacı Bektaş Veli’nin Kadıncık Ana’dan olan oğludur. Ona ait post, Kızıl Deli makamıdır” diyor.

Bunları değerlendirecek olursak:

Verdi Noyan’ın yayınladığı Seyyit Ali Sultan Velayetnamesi, tarih bilincinden yoksundur. Şöyle ki:

  1. Hacı Bektaş Veli yılında öldü. Türkler Rumeli’ne Süleyman Paşa komutasında Çanakkale Boğazı’ndan  1357 yılında geçtiler. Hünkar’ın onları görevlendirmesi imkansızdır.
  2. Yine Bedri Noyan’ın yayınladığı aynı Velayetname’ye göre: “Hünkar vefat edince Seyit Ali Sultan, birkaç yıl postta oturmuş, sonra Rumeli fethine katılmaya gidince Post’u Habip Emirci’ye bırakmış”. Hünkar 1271 yılında vefat ettiğinde Seyyit Ali Sultan, onun makamında birkaç yıl oturduğuna göre en az yirmi yaşlarında olmalıdır. Yani 1250 doğulu olmalıydı. 1389 Niğbolu fethinde bulunduğu zaman 139 yaşında olması gerekir ki, bu olanaksızdır.
  3. Yine Bedri Noyan‘ın referans olarak verdiği Ahmet Hamdi Zeza Paşa’nın kitabına göre Seyyit Ali Sultan 1310 yılında doğmuş, O halde; “Hünkar vefat edince birkaç yıl onun Post’unda oturduktan sonra, Post’u Habip Emirci’ye bırakıp Rumeli’nin fethine gitmiş” olması da doğru olamaz. Çünkü Hünkar’ın ölümünden 40 yıl sonra dünyaya gelmiş oluyor.
  4. Seyyit Ali Sultan Velayetnamesi’nin arkasında düşülen tarihe göre Seyyit Rüstem 1461 yılında vefat etmiş. Yukarıda ki anlatıma göre ise Hünkar Hacı Bektaş Veli onu “Kadıasker” tayin etmiş. Yani 1271 yılında Seyyit Rüstem yaşıyor ve 1461 yılında ölüyor. Bunun da olanaksızlığı ortadadır.
  5. M.Tevfik Oytan’ın yukarda aktardığımız iddiasına göre Seyyit Ali Sultan, Mürsel Bali’den önce vefat ediyor ve onun postuna Mürsel Bali oturuyor. Oysa Bedri Noyan, bunun aksini söylüyor. Eğer Bedri Noyan’ın iddiası doğru ise; Balım Sultan, 1402 yılından önce doğuyor. Çünkü ona göre Seyyit Ali Sultan 1402 yılında vefat ediyor. O halde Balım Sultan 1516 yılında Hacı Bektaş’ta vefat ettiğinde 116 yaşının üstünde olmalıdır ki, bu pek inandırıcı değildir.
  6. Turgut Koca’nın yukarıda anlattığımız belgesinde; “Seyyit Ali Sultan’ın, 28 Haziran 1363 yılında Hacı Bektaş Veli Dergahı adına Murat Han ve Veziriyle imzaladığı anlaşma”ya göre (ki; tek gerçek belge budur); Seyyit Ali Sultan’ın 1363 yılından sonra Hacı Bektaş Veli’nin Postunu Habip Emirci’ye bırakmış olması da olanaksızdır. Çünkü: Habip Emirci, Hacı Bektaş Veli Velayetnamesi’ne göre Hünkar’ın ölümünden sonra onun Post’una ilk oturan zattır. Post’ ilk oturduğunda yirmi yaşında olduğunu varsayarsak, 1363 yılında en az 113 yaşlarında olması gerekirdi.
  7. Araştırmacı İsmail Özmen’de yanılıyor: Eğer Kızıl Deli Sultan, Hacı Bektaş Veli’nin Kadıncık Ana’dan olan oğlu ise, en az 1260’lı yıllarda doğmuştur. 1363 yılında Murat Han’la yazılı anlaşma imzaladığında 100 yaşın üzerindedir. Yine 1397 yılında Dimetoka’da Kızıl Deli Ocağı’nı kurduğu zaman 130 yaşın üzerinde olması gerekir ki, bu olanaksızdır.
  8. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde kayıtlı 502 nolu Osmanlı Efkaf Defteri’nde:  “Kızıl Deli Oğullarının Vakfı: Kızıl Deli; Rumeli Müslümanlık onuru ile tanıştığında, buralara geçip, Büyük Karya, Darı Bükü ve Tirfilli Viranı Sultan Yıldırım Han döneminde sınırları ile mülk edinip, padişah mühürü ile onaylanmıştır.” Yıldırım Beyazıt’ın fermanında: “Buraları Kızıl Deli’ye verdim ki, kimse ona sıkıntı vermeye” demektedir. Daha sonra buraları vakıf haline getirilmiş, h.815 yılında padişah nişanı (Nişan-ı Hümayun) verilmiştir. II. Beyazıt döneminde: h.890 Yılında “Kızıl Deli oğullarından Gülşah, İlyas, Celal, İshak ve Sinan (Kızıl Deli’nin torunları olmalı) birlikte katılarak vakıf yapsınlar” diye yeni bir ferman verilmiş. Bu belgeden de anlaşılıyor ki, Seyyit Ali Sultan  (Kızıl Deli); Yıldırım Han döneminde (1389-1402) Rumeli’ndedir.
  9. Doç.Dr.Bedri Noyan onun Horasan’dan Hüseyin Ata oğlu olduğunu yazıyor.

 

”Ata” ların, Hoca Ahmet Yesevi soyundan geldiğini biliyoruz. Bunların Hz.Ali ile Hz.Fatima’dan gelmedikleri için, “Seyyit” olmadıklarını da biliyoruz. Seyyit Ali Sultan’ın, “Seyyit” olarak da anılması gösteriyor ki o, “Ata”ların soyundan gelmiyor. Onun babası (bize göre dedesi) “Hüseyin Ata” değil, “Hüseyin Gazi’dir. Kızıl Deli (Seyyit Ali Sultan), Hacı Bektaş Veli’nin amcası Haydar Gazi’nin torunudur. Nişabur Dergahı Piri Seyyit Musa’nın da üç oğlu vardır. Bunlardan büyük oğul Seyyit Ali’dir ki, Baba İlyas’ın (Nişabur Dergahı son piri) babasıdır. kinci oğul Seyyit İbrahim Sani’dir ki, Hacı Bektaş Veli’nin babasıdır. çünkü oğlu Haydar Gazi’dir. Haydar Gazi, Nişabur’dan ayrılarak Van Gölü’nün doğusunda ki “Hoy” kentine yerleşti. Onun da Hasan Gazi ve Hüseyin Gazi adlarında iki oğlu oldu. Bu kardeşler, Moğol istilasından sonra (Takriben 1231 yılından sonra) gelip Malatya’nın Tenci köyüne yerleştiler. asan Gazi, Abdal Musa’nın babasıdır. Hüseyin Gazi’nin ise Hacım Sultan ve Ali Seydi Sultan adlarında iki oğlu oldu. Hacım Sultan ve amcası oğlu Abdal Musa, 1250’lerden sonra Sulucakarahöyük’e amcazadeleri olan büyük Pir Hacı Bektaş Veli’nin yanına gittiler. Hüseyin Gazi’nin diğer oğlu Ali Seydi Sultan, Malatya’nın Tenci Köyü’nde vefat etti. Türbesi de bu köydedir ve “Ali Seydi Sultan adıyla anılmaktadır. (Bakınız Tenciler Ocağı’na). Onun oğlu 2.Hüseyin Gazi’nin oğlu Seyit Ali Sultan (Kızıl Deli), daha sonra Sulucakarahöyük’e gitti. 1360 sonrasında da Rumeli’ne geçti.

Hüseyin Gazi ile Hasan Gazi. Amcaoğlu Hacı Bektaş Veli ile yaşıttırlar. Doç.Bedri Noyan’ın  “1310 doğumludur” iddiası doğru  ise  Seyyit Ali Sultan (Kızıl Deli); Hüseyin Gazi torunu olur. Hatta ikinci kuşak torunu olabilir. Kuşaklar arasında 30 yaş olduğunu varsayarsak, Hüseyin Gazi , amcası oğlu Hacı Bektaş’la yaşıt olduğuna göre, 1210 yılı civarında doğmuş olabilir, onun Ali Seydi Sultan 1240 yılında, torunu da 1270 yılında doğmuş olabilir. 1310 yılında doğan Seyyit Ali Sultan, 2. kuşak torun oluyor.

Turgut Koca’nın yukarıda aktardığımız belgesinden de anlaşılıyor ki; Seyyit Ali Sultan, 1363 yılında Hacı Bektaş Veli Dergahı adına Murat Han ve veziri Çandarlı ile anlaşma imzalıyor. Bu belge, yukarda aktardığımız bir çok efsanevi  iddiayı da çürütmektedir.

1360-1400 yılları arasında Rumeli, Alevi-Bektaşiliğin merkezi olmuştu. Seyyit Ali Sultan(Kızıl Deli), 1363 yılından sonra Rumeli’ne geçti. Dimetoka’da ki ocağını da 1397 yılında kurdu.

Dimetoka’da ki Kızıl Deli Ocağı, Rumeli’nde ki Aleviliğin büyük ocaklarından biridir. Bu ocak, onun ölümünden sonra, “Kızıl Deli Ocağı” adını aldı.

Kızıl Deli Ocağı, doğrudan Hacı Bektaş Veli Dergahı’na bağlıdır. Hala Trakya Müslümanlarınca  ziyaret edilmektedir.

Kızıl Deli’nin soy ağacı şöyledir:

 

1-      Hz.  Ali

2-      İ. Hüseyin

3-      İ. Zeynel Abidin

4-      Muhammet  Bakır

5-      İ. Caferi  Sadık

6-      İ. Musa  Kazım

7-      İ. Ali  Rıza

8-      İ. Muhammet  Taki

9-      S. Musa  Araç

10-  S.  Muhammet ( 874 ılında Nişabur dergahı piridir. )

11-  S. Yahya

12-  S. Cafer

13-  S. Hüseyin

14-  S. Ubeydullah

15-  Muhammet

16-  S. İbrahim

17-  S Hasan

18-  S. Muhammet sani

19-  Mehdi

20-  S. İshak

21-  S.Musa

 

   22-S.Ali             22-S.İbrahim Sani     22-S.Haydar Gazi

   23-S.İlyas          23-H.Bektaş Veli

   24-S.Muhlis       24-Hızır Lale (Habip Emirci)

23-S.Hasan Gazi    23-S.Hüseyin Gazi

                             24-S.Abdal Musa

 

 

 

24-Hacım Sultan        Ali Seydi Sultan

2. Hüseyin Gazi

Seyyit Ali (Kızıl Deli)

 

BİR ANADOLU ERENİ: KIZIL DELİ

(MALATYA’DA KIZIL DELİ ADI ÇEVRESİNDE OLUŞAN KÜLTÜREL DEĞERLER)

                                                                 (Hüseyin Şahin)

 

1.GİRİŞ

 

Kızıl Deli, diğer bir adıyla Seyit Ali Sultan; kaynaklardaki bilgilere göre, bir Anadolu erenidir. Bir Anadolu erenidir. Kızıl Deli adı, Alevi-Bektaşi geleneği içerisinde sıkça geçer. Biz, bu çalışmamızda onun tarihsel kişiliğini ortaya koyarak Malatya’da Kızıl Deli adı çevresinde oluşmuş kültürel değerleri incelemeye çalışacağız. Kızıl Deli dergahının Bulgaristan’ın Dimetoka yöresinde bulunduğu bir çok yazılı kaynakta yer almaktadır.(1)

Malatya’nın Yazıhan İlçesi’ne bağlı Fethiye Köyü’nün mahallesi (mezra) durumunda olan Tenci’de ise “Kızıl Deli isminde bir türbenin bulunduğunu görüyoruz. 1998 yılının Şubat ayında yağmış olduğumuz saha çalışmasında Kızıl Deli adı etrafında geniş bir kültür çevresinin oluştuğunu gözlemledik. Bu yönüyle tebliğimizin kapsamı Alevi-Bektaşi geleneğinde adı çok sık geçen, yaşamı üzerinde çeşitli rivayetler-söylenceler anlatılan Kızıl Deli diğer adıyla Seyit Ali Sultan’ın tarihi kişiliği, velayetnamelerdeki görünümü ve Malatya’daki izleri olarak belirlenmiş oldu.

 

 

2.ARAŞTIRMA SAHASINA DAİR BİLGİLER 

 

Araştırma sahamız, Malatya’nın Yazıhan İlçesine bağlı Fethiye Köyü ve buraya 3 km mesafede bulunan Tenci Mahallesi (mezra)’dır. Fethiye’nin nüfusunun % 70’i Avrupa ülkelerinde işçi olarak çalışmakta olup şu anda köyde oturanların çoğunluğu ise köye tekrar dönüş yağmış ailelerden oluşmaktadır.

Fethiye Köyü ve bağlısı Yukarı Tenci, eski yerleşim yerleridir. 1560  tarihli Kanuni Dönemi Tahrir Defteri’nde köyün adı “Hasan Badrik” olarak geçmektedir.(2)  Aynı defterde. “Tenci Ülya” olarak geçen Yukarı Tenci ile ilgili kayıtta ise; Burada oturanların eskiden beri dervişler ve derviş zadeler oldukları, gelip geçenlere hizmet ettikleri, aynı zamanda vergilerden muaf yazıldıkları yazılıdır.(3) Buralardaki yerleşimin sonradan da devam ettiğini (1870-1878) V. Cuinet’in eserinden ve Ma’muret’ül-Aziz Salnamesi (h.1312/ M.1894-95)’nden öğreniyoruz.(4)

Y.Tenci’de  bulunan Kızıl Deli Ziyareti’nin ise önce kerpiçten yapılmış, harap bir vaziyette olduğu, 1960’lı yılların başında onarıldığı. Gözübüyük namıyla bilinen Hasan Aydoğan (1979’da vefat etmiş) tarafından betonarme olarak inşa edildiği, kubbesinin yapıldığı, köylülerce belirtilmektedir.(5) Ziyaretin çevresinde bir mezarlık, yemek pişirme yeri, yemek yeme yeri mevcuttur. Hemen 20-25 m. aşağısında ise üç gözünden sular akan bir pınar bulunmaktadır.

 

3. KIZIL DELİ HAKKINDA YAZILI KAYNAKLARDAKİ BİLGİLER

3.1 Adı, Yaşadığı Dönem ve Kişiliği Üzerine Bilgiler

Kaynaklarda Kızıl Deli (Seyid Ali Sultan)’ın kimliğiyle ilgili bilgilerde bir birliktelik görülmez. Enver Behnan ŞAPOLYO, Seyit Ali Sultan’ın Bektaşi geleneğinde, İdris Hoca’nın kızı ile Kadıncık, Hacı Bektaş’ın burnundan akan kanlı suyu içer, üç evlat doğurur. Son doğan oğlu Timurtaş yaşar, buna Seyit Ali Sultan veya Hızır Lala denilmiştir. Seyit Ali Timurtaş, Hacı Bektaş Veli’nin bel oğlu değil, yol (nefes) oğludur… diyerek yaygın bir rivayeti aktarır.(6) ŞAPOLYO, Seyit Ali Sultan’ın Hacı Bektaş Veli tarafından ismi konurken “Hak muinin Hızır Lala olsun” dediğini, Seyit Ali Sultan’ın Süleyman Paşa ile Rumeli’ne giderek, Dimetoka’da bir Bektaşi dergahı kurduğunu, Orhan Gazi’nin (1324-1360) askerlerinin elbise ve serpuşları hakkında ona danıştığını, onun da “Ak börk olsun” demesinden sonra, yeniçerilere keçeden

Belkıs TEMREN(8) ve M.ERÖZ(9) de, B.ŞAPOLYO’nun aktardığı “İdris Hoca Kadıncık Ana” ile ilgili rivayetlere yer verirler. B.TEMREN, Rumeli’ye geçen Kızıl Deli’nin Dimetoka’da Tanrı Dağı üzerinden  dergah kurduğunu, Balım Sultan’ın da bu dergahta yetiştiğini, Kızıl Deli’den sonra Yağ Balı (Yabalı) Baba’nın Post’a geçtiğini ifade eder. PİROĞLU(10) ise, Hacı Bektaş Veli’nin evlenme tarihini de vererek, tarihin h. 683 olduğu, Kutlu Melek ile evlendiği ve Timurtaş adlı evlatların ise İbrahim Sani, Seyyid Ali, Kızıl Deli ve Veli gibi dört isimle daha tescil edildiğini; Kızıldeli’nin 1310-1402 yılları arasında yaşadığını tarihi belgelere dayanarak aktardığını eserinde yazar. Hatta onun, İznik ve Gemlik’in Osmanlılarca  alınmasına da katılarak, I.Murat (1360-1389) döneminde Yeniçeri Ocağı’nın kuruluşunda hazır bulunduğunu, Dimetoka’da dergahını kurarak, büyük ihtimalle Yıldırım Beyazıt ile Timur  arasındaki savaş nedeniyle Sulucakarahöyük’e dönemediğini (1402), o yıl Dimetoka’daki dergahta toprağa verildiğini aktarır.(11) 

Hacı Bektaş Çelebileri ise; Kızıl Deli Sultan’ı  “Hacı Bektaş Veli ile İdris Hoca’nın kızı Fatma Nuriye (Kadıncık Ana)’nın evlenmesinden” olan tek çocuğu ve asıl adının İbrahim olduğunu ileri sürerler.(12)

Murat SERTOĞLU, Tercüman Gazetesi’nde 277 no’lu tefrikada, Seyit Ali Sultan’ın adının Timurtaş değil “emir Ali Aliyyül-a’la”, mahlasının ise Kızıldeli olduğunu, Timurtaş’ın ise “Taptuk Emre’nin çocuğudur” görüşünü aktarır.(13)

Konuya bir başka yönüyle yaklaşan Vasfi Mahir KOCATÜRK ise; S.Ali Sultan’ın Hacı Bektaş Veli ile çağdaş olduğunu; bir de 16.yy.da yaşamış Seyid Ali Sultan bulunduğunu, ikincisinin birincisinin hem adını hem lakabını (Kızıl Deli) kullanmış olduğunu belirtmektedir.(14)

Atilla ÖZKIRIMLI, konuyu tartışarak Bektaşi geleneğindeki, Aşıkpaşazade’nin deyişiyle “kız edindiği” Kadıncık’ın onun burun kanını içip, bundan doğan çocukların soyu sürdürdüğü görüşüne karşı çıkarak; H.Bektaş Veli’nin evlenip evlenmediği konusunun karanlık olduğunu, bu tür masalımsı yakıştırmanın doğru olmayacağını(15) Seyit Ali Sultan’ın XIV. y.y sonlarıyla X.V y.y başlarında yaşadığının sanıldığını, Edirne ve Rumeli dolaylarını fethettiğinden bahisle, Kızıl Deli’nin Dimetoka dolaylarında kurduğu tekkenin Bektaşilik’teki dört büyük tekkeden birisidir(16) sözünü ifade ederken araştırmacı Mehmet Yaman ise bir ilaveyle tekke (dergah) sayısını beş olarak belirtir.(17)

Adülbaki GÖLPINARLI, Kızıl Deli’nin kimliğiyle ilgili konuyu daha değişik bir yaklaşımda bulunarak, Bektaşi geleneğine göre Seyit Ali Sultan Horasan erenlerinden Hasan Ata’nın oğludur. Anadolu’ya gelip bir müddet Hacı Bektaş dergahında kalmış, Balım Sultan’ın babası Mürsel Baba ile Dimetoka’ya giderek yerleşmiştir, görüşünü ileri sürer.(18)

Bedri NOYAN, kendisine M.Zorluoğlu tarafından verilen yazmadan hareketle, Seyit Ali Sultan’ın Horasan erenlerinden Hüseyin Ata’nın oğlu olduğuna dair kayıtların bulunduğunu, Ahmet Hamdi Zeza Paşa’nın Mısır’da basılmış Arapça kitabında adının “Hızır Lale Seyyid Ali Sultan” olarak yazılı olduğu, resmin altında ise “Seyid Ali Sultan2dır. Hızır Lala diye lakaplanmıştır. Doğumu h.710 ve ölümü h.805 (1310-1402)’dir.” Kaydına dikkat çeker.(19)

Kızıl Deli Sultan, bir söylentiye göre, Kocayayla dağlarından çıkan ve Dimetoka altında Meriç Nehri ile birleşen Kızıldeli ırmağı kenarına bir tepe üzerinde miladi 1397’de dergahını kumuş, Kızıl Deli adı da sonradan kendisine lakap olmuştur. Hacı Bektaş vefat edince de Pirevi’ne postnişin olmuştur(…)

Fakat Rumeli fütuhatına katılmak için padişah kuvvetlerine katılmış, yerine Habip Emirci’yi bırakarak akınlara girmiştir(…). Dimetoka’da kurduğu dergahta Hakk’a yürümüş, yerine Yağ Bali Baba geçmiştir. O da vefat edince yerine h.900’de Balım Sultan postnişin olmuş ve II.Beyazıt’a nasip vermiştir.(20) C.BARDAKÇI da; Balım Sultan’ın Dimetoka’da Seyid Ali Sultan dergahında büyütüldüğü, sonra ise Beyazıt tarafından Pirevi’ne gönderildiği görüşü nü ileri sürmektedir.(21)

Kızıl Deli’nin kimliğini açıklamaya yönelik kaynaklarda gördüğümüz bilgiler içerisinde, dikkatimizi çeken bir diğer yaklaşım ise onun Abdal Musa Sultan ve Emir Seyyid ile kardeş ya da musahip olduklarıdır.(22) Adil Ali ATALAY’ın yayına hazırladığı Abdal Musa Sultan Velayetnamesi’nde yazar Muhtar Yahya DAĞLI’ya atıfta bulunarak O’nun Abdal Musa ile kardeş olduklarını, Hakk’a yürüyüşlerinin IX.y.y  başlarına rastladığını belirtir.(23)

1853 yılında Şarkışla’nın İğdecik Köyü’nde vefat eden Aşık Veli bir deyişinde ise daha bir farklı değerlendirme yapar:

“Seyyid Ali, Abdal, Emir Seyyid’e

Üçü bir kardeştir Ehl-i Beyit’e

Cümlemizi defter etmiş kayıta

Başlar gider bizim Abdal Musa’ya”(24)

Burada Aşık Veli, bu üç zatı çağdaş ve dost göstermektedir ki, Köprülü’nün Abdal Musa’nın yaşadığı dönemin kesin belli olmadığı, hatta bazı rivayetlerde Hacı Bektaş Veli’nin amcası oğlu, onun XIV. asır adamlarından olduğu açıklamalarının menkıbelere dayandığı(25) görüşü de değerlendirildiğinde bunun ne kadar doğru ya da yanlış olabileceğini kestirmek güçtür.

Kızıl Deli’nin kimliğiyle ilgili, yazılı kaynaklardan bilgiler aktarmaya çalıştık. Kızıl Deli’nin Sultan’a ait birçok söylence ve menkıbelerin varlığı da göz önüne alındığında, (26) nasıl bir zorlukla karşı karşıya olduğumuz daha iyi anlaşılacaktır. Araştırmacı G.ÖZ’ün belirttiği gibi söylenceler her ne olursa olsun Kızıl Deli Sultan diğer adıyla da Seyyid Ali Sultan, Bektaşi-Alevi gerçeğinde yaşamış bir kişiliktir. İster Horasan’dan ister Bulgaristan taraflarından gelsin durum onun gerçek yaşamını değiştirmiyor.(27)Anadolu’nun bir çok yöresinde olduğu gibi Malatya’da da Kızıl Deli( Seyit Ali Sultan) Ziyareti çevresinde çeşitli söylenceler-menkıbeler aktararak onu kendince yaşattıklarını gözlemlemiş bulunuyoruz.

 

 

3.2 Kaynaklarda Kızıl Deli Dergahı 

 

Osmanlı padişahları Rumeli’ndeki fütuhatları ve icraatları esnasında, Prof.Dr. Ömer Lütfi BARKAN’ın tespitlerine göre, “Birtakım veliler şeyhler ile münasebette “ bulunarak  bu teşkilatın Rumeli’nde kendisine mahsus usullerle oraları Türkleştirmeğe İslamlaştırmağa ve imar etme çalışmalarına koyulduğunu anlıyoruz(28) M.Tayyip GÖKBİLGİN’in XV.-XVI asırlarda Edirne ve Paşa livası, Vakıflar-Mülkler Mukataalar adlı eserinde, Dimetoka’da Kızıl Deli Evladlık Vakfı’na dair belgelere dayalı olarak geniş bilgiler aktarılmıştır. GÖKBİLGİN konuyu şöyle özetler:

Kolonizatör Türk dervişlerinden olan ve vakıfname suretinin ifadesi ile “diyar-ı Rumeli şeref-i İslam ile müşerref oldukda bile gelen” Kızıl Delili Sultan Dimetoka’da yerleşmiş ve Yıldırım Beyazıt tarafından kendisine Daru-Baki, Büyük Viran, Tırfullu Viranı adlı üç köy temlik edilerek 804’de mülknamesi verilmiş ve sonrası burası evlatlık vakfı haline getirilmiştir. 815 yılında nişan-ı humayun verilen vakıf,  890 sıralarında ise kayıtlardaki bilgilere göre,vakfa Kızıl Deli oğullarından Gülşehri, İlyas, Bilal, İshak ve Sinan müştereken tasarruf etmekte, zaviyelerine gelen ayende ve revendeye hizmet etmekte idiler. Vakfın hudutlarını tayin eden bir  sınur-name (1001 tarihli) ile aynı 1024 tarihli kayıtta da Kızıl Deli Vakfı hakkında bilgiler yer almaktadır.(29)

O. Lütfi BARKAN İse Kanuni Sultan Süleyman döneminde tutulmuş olan 732 No’lu Paşaeli Defteri’nden vakıfla ilgili bilgileri aktarırken Müslim 58, Hane-i, Gebran olarak da 23 hanenin sınırlar içinde ikamet ettiğini, hasıl gelirinin 3.951 akçe olduğuna dair bilgiler verir(30) BARKAN, buraların vaktiyle Tatarlar tarafından iskan edilmiş olan viraneler halindeki Derbent köyü olduğunu belirtir. Bu derbent yerinde zaviyeler kuran dervişlerden aynı zamanda hizmetleri takdir edilen asayişi sağlayan jandarmalar ve dağ başında emniyeti temine kadir tabiatta insanlar olarak söz eder. BARKAN,bu tür dervişlerin geldikleri yerde fevkalade imtiyazlarla karşılandığını da zannetmek doğru değildir. Bir asker gibi harbedebildiği halde yine bir köylü gibi çalıştıklarını, çoğunun ilk zamanlarda öşürden bile muaf olmadıklarını belirtir.(31)

502 no’lu Edirne Evkaf Defteri’nde, Kızıl Deli Vakfı’nın Yıldırım Be­yazıt döneminde sınırları belirlenerek vakıf olarak bırakılışı anlatılmış olup, bu kaydın altına ise 19 Ramazan 1305/1887 m. tarihli bir kağıtta Sul­tan Mahmut (1826) zamanında, diğer Bektaşi dergahlarında olduğu gibi bu­rasının emlak ve arazilerinin zaptolunduğu kaydı bulunur(32) .Bütün bu belgelerin ışığı altında, Kızıl Deli Sultan adına Rumeli’nde kuruluş vakfın uzun bir zaman parçası göz önüne alındığında; böyle bir görevi yüklenen dervişlerin fetihlerin yanı sıra, dinsel ve düşünsel propagandasıyla da halk kütleleri arasında çok etkin bir maya gibi çalışıp, o ülkenin toplamsal ya­şamında ve siyasal kuruluşunda büyük olumlu yenilikler yapmak için uygun kaynaşmayı yaratmakta, fetih ve temsil işlerini kolaylaştırmakta etken oldukları da bir gerçektir.(33) Bu bakımdan BİRDOĞAN’ ın özetlediği gibi Kızıl Deli Derbendi’nin 58 Müslüman, 23 Gebran (gayrimüslim) haneli bir köy haline gelmesi durumu; o çevrenin güvenliğini sağlamanın yanı sıra “Türk göçünün yalnız fetih değil yerleşme amacını taşıdığını da ka­nıtlamıştır.”(34) Bu yönüyle Türk dervişlerinin yaşadıkları dönemlerdeki fonksiyonlarının ne olduğu sorusunu cevabı daha kolay anlaşılabilir ka­nısındayız.

 

3.3 Velayetnamelerde Kızıl Deli Çevresinde Gelişen Söylenceler

 

3.3.1 Abdal Musa Sultan Velayetnamesi

 

Abdal Musa Sultan Velayetnamesi’nde Kızıl Deli adının geniş bir muh­teva içerisinde yer aldığını görüyoruz(35)

Velayetnamede anlatılan menkıbe şöyledir:

Abdal Musa bir gün tekkede dervişleriyle otururken bir taştan iki testi çıkarır. Birisini oğluna, birisini de Kızıl Deli Sultan’a verir. Yanlarına 40 nefer katarak Hacı Bektaş’ın türbe  ve tekkesini onarmalarını, imar etmelerini söyler; ayrıca orada üç emanet bıraktıklarını bunları alıp gel­melerini ister. (Sarı alem, mermer çerağ, yeşil ferman). Gittiklerinde ema­netleri bulamazlar. Abdal Musa Sultan’a haber gönderip yerini sorarlar. Ema­netlerden “yeşil ferman” Sarı İsmail’dedir. Fakat, dünyadan göçmüştür. Sarı İsmail, kabrinden fermanı Kızıl Deli’ye verir. O da emanetleri getirip Abdal Musa’ya teslim eyler .

Velayetname’nin bir başka bölümünde: Umur Bey, Abdal Musa’dan ya­digar ister. O da, “İşte Kızıl Deli’yi size verdik, alın gidin” der. Abdal Musa, Kızıl Deli’ye bir “ağaç kılıç” verir. Der ki, “Doğru Boğaz Hisarı’na varın, orayı aldıktan sonra Rum ilini size verdim önünüzde kimse durmasın” der.(36)

 

3.3.2. Seyit Ali Sultan (Kızıl Deli) Velayetnamesi

 

Kızıl Deli Sultan’a ait birçok söylence vardır. Bektaşilerce Gazi Rüstem Baba Sultan diye anılan Seyyid Gazi tarafından yazıldığı söylenilen bir velayetname Bedri Noyan tarafından yayınlanmıştır. Velayetnamenin bir bölümünde Cezbi mahlaslı bir şairin uzun bir menzumesi de yer alır. Velayetnamenin sonuna 7 Teşrin-i sani 1313 Tarih-i vefat-ı Seyyid Rüstem Gazi sene 824 H. (1461) kaydı düşülmüştür.(37)

Velayetnamede özet olarak Kızıl Deliyle ilgili şu bilgiler dikkatimizi çekmektedir:

  • Yıldırım Han, rüyasında Hz. Muhammed’i görür. Horasan’dan kırk er göndereceğini söyler. Kırk er de ibadet ederken onlar da Hz. Muhammed’i ” görürler. Onlara: “Anadolu’ya Hacı Bektaş Veli’ye varın, size kılıç ku­şatsın. Yıldırım Han’a sizi yollasın, ona yardım edin Rumeli’ni fethedin” der.
  • Kırklar mekan aşarak bir demde Hacı Bektaş Veli dergahına ge­lirler.
  • Süleyman Paşa ile Bolayır Boğazı’na yürürler.
  • Çanakkale (Çardak) iline konarlar. Gemiciler bunları karşı kıyıya geçirmek istemez. Seyit Ali Sultan denize kum saçar, denizden geçerler.
  • Gelibolu’yu alırlar.
  • Bolayır Kalesi’ni alır ve üç de tutsak edinirler.
  • Bolayır yakınlarında Kavak Ovası’nda Emir Sultan elindeki değneği yere vurup su çıkarır. Seyit Ali Sultan onun bu tiz davranışından kırılır, nazar eder. Emir Sultan Hakk’a yürür.
  • Baçin Kalesinin zaptında diş misvaklarını börklerine sokarlar. Ka­firlere bu durum dağ gibi görünür, korkarlar.
  • Daha sonra fetihlerde bulunur ve Dimetoka’yı da alırlar.
  • Seyit Ali Sultan, bir oku yere diker. Ok yeşerip meyve verir.
  • Gazi Evrenus Baba, darda kalınca “Medet Kızıl Deli yetiş” diye ses­lenir, Kızıl Deli ona bir demde yetişir.
  • Kız Yaylası’nda yolunu kesen koca kayayı bir kabak gibi doğrar.

Velayetnamede, Rüstem Gazi’ye daha geniş yer verildiği görülür ki, bunlardan birkaçı; onun değirmen için su çıkarması, kurban etinin pişirildiği çınar dalını yere dikip yeşertmesi, sonra da soyulan bir terziyi kurtarması şeklinde anlatılan keramet motifleri gibi…

4.    MALATYA’DA SEYİT ALİ SULTAN/KIZIL DELİ ADİ ÇEV­RESİNDE OLUŞAN RİVAYETLER VE İNANÇLAR

4.1. Tarihi Kimliği Hakkında Rivayetler

 

Alevi-Bektaşi geleneğinde “oniki hizmet içerisinde 2. hizmet reh­berliktir. 2. post ise Aşçı postudur”. Post’un bir adı da “Seyyid Ali Sul­tan’dır.(38)

Kızıldeliler diye anılan ocağın bağlıları: Trakya çevresinde bulunduğu gibi Malatya’da da bulunmaktadır. TÜRKDOĞAN, Çorlu yöresi Bektaşilerinden söz ederken Hacı Bektaş’ın yol evlatları diye anlattığı top­luluğun: Saru Saltuk, Demir Baba ve Kızıl Deli’yi ön planda andıklarını(39) belirtir. M. ERÖZde 1974 Mayıs’ında Edirne’nin Meriç ilçesine bağlı Nasuhbey köyündeki gözlemlerini anlatırken, burasının Dimetoka’daki Kızıldeli’ye bağlı olduğunu(40) söyler. Nasuhbeyliler cemlerde “Kırklar dolusu niyazı”nın sonunda Kızıl Deli’nîn isminin geçtiği gülbenkler okurlar.(41) Yine aynı köyde bulunan Kara Hızır Baba yatırına dair bir söylence de;

Kara Hızır Baba, Kızıl Deli’nin yanında bulunan 40 erle Balkanlar’a geçerken, ona bağlanan bir çocukmuş, Nasuhbey’de yerleşip kalmış biçiminde anlatılır.(42)

Malatya’daki Kızıldeli Sultan’a bağlı olduklarını söyleyenlerin, icazet almaları konusuna ışık tutması açısından İstanbul Firuzköy’de oturan, Dimetoka’nın Kızılçal ve Kütüklü köylerinden göçtüklerini belirten Kızıldeli Ocağı’ndan Lütfü Aykurt’un açıklamaları şöyledir: Balım sultan’ın Hacı Bektaş Veli Dergahı’nda postnişin olduğu yıllarda  (1516’da vefat ettiği söylenir.) Malatya’dan gelen bir kolun O’ndan icazet aldığını, böylece Kızıldeli Ocağı’na bağlandıkları; kendilerinin ise Malatya’da bulunan Zeynel Abidin Ocağı’nın piri olarak M.Naci Orhan Dede’yi mürşid olarak benimsedikleridir.(43)

Seyit Ali ya da Kızıl Deli Sultan’la ilgili günümüzdeki duruma birde Malatya kültür çevresi içerisinde bakmak gerekir. Çünkü, yazılı kaynaklarda onun Malatya ya da çevresine geldiğinden, burada yerleştiğinden söz edil­memesine rağmen: Malatya’nın Fethiye Köyü’nün Tenci Mahallesi’nde adını taşıyan bir yatırın bulunması, hatta bu köyün yakınında yer alan İriağaç Köyü’ndeki “Aliseydi Ziyareti” ile aynı zatlar olduğuna dair rivayetlerin halk ağzındaki anlatılanları; bizim bu yönlü bîr çalışmayı yapmamızdaki et­kenlerden olmuştur.

Fethiye Köyü’nden A. Sevim’in anlattığı rivayete göre:(44) Seyit Ali Sul­tan ile Şah İbrahim Veli musahip kardeşlerdir(45) Erdebil’den yanmış kö­seğiyi atarlar. Şah İbrahim’in yeri ise şimdi Ballıkaya (Mezirme) Köyü’ndeki Karadirek Ziyareti’dir. Seyit Ali Sultan, Hacı Bektaş Veli zamanında ordu kumandanı olarak, Fethiye çevresine gelmiş, Tenci’deki yatırının bulunduğu yer nazargah sayılıp orada oturmuştur. Oraya şimdi “Kızıldeli” deriz. Daha sonra ise, İriağaç Köyü’ne gitmiş, çevresini ihya etmiştir. İriağaç’ta Holuklu denilen yerde ezan verdiği kaya vardır. Ezan okurken Eski Malatya’dan duyulurmuş. Bir süre sonra çevredekilere sitem eder ve çeşmenin gözüne akar. Der ki; “Ben gidiyorum. Beni arayan burada bulsun.” Seyit Ali, Hacı Bektaş Veli’nin yanına gider, o da Dimetoka’ya yollar. Seyit Ali Sultan, Abdal Musa ve Emir Sultan kardeş ve Hacı Bektaş Veli’nin amca ço­cuklarıdır… diye rivayetleri aktarır.

Tenci’de kendisini Kızıldeli evlatlarından, Ali Dede olarak tanıtan kay­nak kişi ise konuyu daha farklı bakmaktadır: (46)

Seyit Ali Sultan/Kızıl Deli; üç kardeştir: Bunlar Seyit Ali Sultan, Ali Şeydi ve bacıları Bacım Sultan. Erdebil’den Irak’a geçen bu üç kardeş; Lüb­nan üzerinden gemiyle Bulgaristan tarafına Müslümanlığı yaymak için geçmişler… Ali Şeydi 7, Seyit Ali 9 yaşındaymış. Bulgaristan’a vardıklarında kaçak olarak bindikleri gemiden inerken, bacılarını bir Sırplı esir alır. Kar­deşlerden biri Dimetoka’ya, biri de Kırcaali’ye giderek oraları mekan tu­tarlar. Yıldırım Bayezıt zamanına kadar (1389-1402 saltanatı) orada Bek­taşiliği yayarlar. Bayezıt, bunları İstanbul’a çağırır. İki kardeş İstanbul’da 3-5 gün misafir kalırlar. Padişah bunları Malatya-Elazığ yöresine gönderir, Yeniçeri Ordusunu kurdurur.(47) Yola çıkarlar. Gelip Tenci’de ikamet eder­ler. Burada topraklan elverişli olmadığından 20-25 sene dışarılarda ka­zanıp, Tenci’de yerler. Sonra talipleri birçok yere dağılır;

 

Süzenler              : Suriye ve İran tarafına,

Ağzıbüyükler      : Irak ve Suriye’ye kadar,

Tencililer             : Malatya’dan başlayıp Suriye ve İran tarafına,

Başıbüyükler       : Malatya ve diğer illere …

 

Kızıldeli Sultan ise 1300′lü yıllarda Tenci’de vefat etmiş, çünkü mezarı-kemikleri bizim buradadır: O, burada evlenmiş, hanımının ismini ise bilen yok… diyerek bir başka yorum getirmektedir.

Yine, aynı kaynak kişinin anlatımına göre, Kızıldeli, Yıldırım ta­rafından Tenci tarafına gönderildiğinde, “Elinde bir tahta kılıç” varmış diye anlatmaktadır ki, burada rastladığımız “Ağaçtan Zülfikar” motifine; hem Asya yaşantısındaki Şamanlar’ın törenler sırasında, tahta kılıç ta­şıdıkları hem de 13.-14. yy. Anadolu yaşantısında sık sık görülen, tahta kı­lıçlı Oğuz erenlerinden söz edildiğini(48)  kaynaklardan öğreniyoruz. Kı­zıldeli de, tahta kılıç simgesiyle söylencelerde böylece yerini almış olmaktadır.

Ali Dede’nin anlattıklarında, (KK.l) Kızıldeli taliplerinin nasıl bir coğ­rafi dağılım gösterdiklerini de öğreniyoruz: Tekirdağ, Edirne yöresinde ocakzade olarak Kızıldeli’li akrabalarının olmadığını; kendi taliplerinin is­minin “Tencililer”‘olarak geçtiğini, Adana, Gaziantep, Hatay, İstanbul, Sam­sun, İzmir, Amasya, Çorum, Erzincan, Malatya’nın yanı sıra Suriye, İran ve Irak. tarafında taliplerinin bulunduğunu, kendisinin ise 1970 yılından beri bu­raları gezip ziyaret ettiğini aktarmaktadır.

Yine Kızıldeli yatırının bulunduğu Tenci’de oturan M. Şenkaya (K.K. 2) ise(49)Kızıldeli’nin Tenci’ye gelmeden önce, Hacı Bektaş’a gitmiş ol­duğunu, orada keramet gösterince(50) -Kızıldeli yemek pişirirken, odun kal­mayınca kolunu kazanın altına sokar.- orada nasip verilip, Rumeli’ne gön­derildiğini; Sarı Sultuk ve Seyit Ali Sultan’ın oraları irşad ettiğinden bahisle, ellerindeki şecereye   göre  Kızıldeli’nin  oğlu   Hasan   Ata’dan   gelme  ol­duklarını, soylarının böyle devam ettiğini söylencelere dayanarak ileri sür­mektedir.(51)Kaynak kişi, kendi dedelerinin Malatya’nın Karaca köyünden İ. Temiz, Ali Yusuf Dede ve Arguvan Mineyik (Kuyudere) köyünde Memo Temiz Dede’dir. Bunlar mürşid kapılarımızdır… demektedir. Kendilerinin ise Tencililer’in mürşidi olduklarını ifade etmektedir. Burada N. Birdoğan’ın bir eserinde Suriye bölgesindeki Alevilerle ilgili olarak bilgi verirken, Malatya Mineyik Ocağı’nın yetkilisi Ebu’l Vefa torunlarından diye söz ettiği Naci Orhan’ın anlatımına göre, onların Kızıldeli ocağından olup, aslında Kızıldelililer de Ebu’l Vefa’dan (1026-1107) ayrıldıklarından bugün için Mi­neyik Köyü’ne bağlı olduklarını aktarır ki(52) Tencililer Mineyikliler’i mürşid olarak bildiklerini anlatmışlardır.

Z.Aydoğan (K. K. 3) ise;(53) yukarıdaki bilgilere ilave olarak Kızıldeli’nin Tenci’de evlendiğini, burada şehit düştüğünü, mezarının ise şim­diki yatırın içerisinde bulunduğunu söylemektedir. O da Kızıldeli lakabının verildiğini, kaç kardeş oldukları gibi açıklamalarını önceki kaynak kişinin anlattığı rivayetleri aktararak kardeş oldukları söylenilen Ali Şeydi ve Seyit Ali’nin ayrı ayrı zatlar olduklarını dile getirmektedir.

Yukarıdaki anlatılar da gösteriyor ki, Seyit Ali Sultan’ın kimliği hak­kındaki bilgiler çoğu zaman söylencelere dayanmaktadır. Bu da açık bir kimliği ortaya koymada yetersiz kalmaktadır.

 

 

4.2. Kızıl Deli Adı Çevresinde Oluşan Menkıbeler/Söylenceler, Adetler ve Geleneksel Uygulamalar

4.2.1. Söylenceler

 

a) Kızıldeli Lakabını Alması:

Kızıldeli, yani Seyit Ali Sultan, Emir Sultan ve Abdal Musa beraberce Hacı Bektaş’a varırlar. Seyit Ali Sultan’ın görevi aşçılıkmış. Seyit Ali Sul­tan bir gün dergahdakilerine aş pişirirken, Kaygusuz’u oduna gönderir. “Git odun topla getir ki, aşı pişirelim.” der. Kaygusuz, başka işlere dal­dığından bunu unutur, odunu getirmekte gecikir. Kazanın altında ateş azalınca, Seyit Ali Sultan “Bismillahirrahmanirrahim” deyip ayağını kazanın al­tına sokmuş, odun niyetine… Kazan kaynamaya başlayınca varıp Hacı Bektaş Veli’ye “Seyit Ali Sultan kazanın altına ayağını soktu. Kazam kaynatıyor.” demişler. O da gelip diyor ki; “Sen kıpkızıl deliymişsin, Kızıldeli”. İşte Kızıldeli lakabını böyle almış Seyit Ali Sultan o zaman Hacı Bektaş Veli, “Sen git Rumeli’ne, Dimetoka’ya yerleş” diye na­siplendirmiş. Kızıldeli, Dimetoka’ya gitmeden önce, Malatya tarafına gelip bir süre kalmış.(54)

 

b) Çoban Söylencesi:

Seyit Ali Sultan {Kızıldeli) ile müsahibi Şah İbrahim Veli Salıcık kö­yünden Mezirme’ye gitmektelermiş. Bunlar bir taşa belini vermiş din­lenirlerken, Çoban Mustafa diye biri yanlarına gelmiş. Bunlar acıktıklarını söyleyip, kara koyunun sütünü çobandan istemişler. Çoban kara koyunun kısır olduğunu söylemiş, fakat onlar da “Sen sağ” demişler. Çoban koyunu sağmış, üçü de ekmekle yemişler.

Çoban süt verdiği bu ihtiyarları tanımamış. Onlar “Başın darda kaldı mı bize çağır” demişler. Adlarının da Seyit Ali (Ali Seydi olarak da an­latılır) ve Şah İbrahim olduğunu söyleyip, gözden kaybolmuşlar. Aradan zaman geçmiş… Çoban nişanlanmış. Nişanlısı bir gün hastalanmış, ölmüş.

Çoban ağlamış, bağırmaya başlamış: “Yetiş Seyit Ali, Şah İbrahim Veli…”: ikisi de aynı anda gelmişler. Allah’a dua etmişler, ondan sonra gelin ayılmış, cana gelmiş.

Bir varyantta ise;(55) çobanın hasta döşeğinde olan nişanlısı için önce Allah’a munacaat edişi ve okuduğu deme aktarılır:

 

Verdiğim ikrarın günleri geldi

Ali Şeydi, Şah İbrahim sen yetiş

Yer göğ dua ile hem karar kıldı

Ali Şeydi, Şah İbrahim gel yetiş

 

Dar günümde gelecekliğiz carıma

Kurt ile kuş dayanmıyor zarıma

Beni hasret kayman nazlı yanma

Ali Şeydi, Şah İbrahim gel yetiş

c) Felçli kadın:

Çok eskiden Dede Memed’in Düz diye birisinin felçli bir bacısı varmış. Kendisi at’a, bacısı da eşeğe binmiş, Kızıldeli’ye geliyorlarmış. Yolda adam bacısına “Sen kimin üzerine gidiyorsun. İn aşağı..” diye kızmış. Kadın, “Dur Memed bana bir hâl oldu” demiş eşekten aşağı inmiş, ayaklan açıl­mış. Oradan da yürüyerek ziyarete gitmiş.(56)

 

 

d)Kalp Ameliyatı:

Adam Ankara’ya kalp ameliyatı olmaya gider. Yatarken rüyasında Kı­zıldeli’ye gittiğini görür. Oraya vardığında, sakallı, nurani birinin Kur’an okuduğunu görür. Kızıldeli, adama “Üzerime kurban al da ziyarete gel” der. Adam, Allah’ın izniyle sıhhatine kavuştuğunu söyler.(57)

e)Tarladaki Nohuta Nazar Değmesi:

Köyden birisi, köyün yanı başındaki tarlaya nohut eker. Nazara uğrar. O da Seyit Ali Çeşmesi’nden aldığı suyu, tarlaya götürerek serper, bir yan­dan da “Ya Seyit Ali, medet, mürüvvet.. Bu gidiyor.” diye seslenir. O sene 285 teneke nohutu olur adamın.(58)

f)Felçli Kız:

Ali Dede’nin 25 yaşlarındaki kızının bacakları tutmaz olur, yürüyemez. Anası kızı alıp Kızıldeli ziyaretine getirir, “Ya al, ya ver” diye dua eder. O anda, birisi annenin sırtını sıvazlamış gaipten, “Bunda bir şey yok” demiş. Şimdi kız iyileşmiş.(59)

g)Yağa Bereket Düştü:

Fethiye’den bir kadın, yayık yaydığında bir tabak kaymağı ilk gelecek misafire ayırırmış. Bu aile çok zenginmiş. Bir gün Kızıldeliler’den biri gö­züne görünmüş. Kadın, “nere gidiyorsun” diye sorunca, o da “Sefil Hasan’ım, Güvendik’te davar yayıyor. Oraya” demiş. Kadın, kaymak ikram etmiş, adam da “Allah bereket versin” demiş, gitmiş. Bundan sonra kadının yaydığı yayık olduğu gibi yağ dolmuş. Kadın komşularından gidip ayran istermiş. Kocası, “Sen sürü sahibisin’ niye komşulardan ayran istiyorsun” diye sıkıştırınca kadın durumu anlatıp, içeride kaplarda dolu tereyağlarını göstermiş. Sırrını böylece açığa vurmuş. Kadınla kocası, “Bu gelen Kızıldeli’dir” demiş, niyazda bulunmuşlar.(60)

 

h)Karayılan:

Kızıldeli türbesinin hemen alt tarafında bir pınar bulunur. Pınar, yolun kenarındadır. Yoldan bir gün yukarı köylere gelin almaya giden konvoydan bir araba, pınarın orada durur. Ziyaretteki kalabalığı görünce, arabadaki adam “Ne saf insanlar…” diye laflar etmiş. O anda çeşmede ineklerini su­layan kadın, “Böyle söylemeyin…” diye onları ikaz etmiş.

Aynı araç, bir-iki saat sonra tekrar pınarın yanında durmuş. O anda, pı­narın üç oluğundan üç kara yılan çıkıp, karayılanın biri aracın tekerini ke­mirmeye başlamış, “Burada ne olduğunu gösterem mi sana?” demiş, sonra gözden kaybolmuş.

Adam, bu olanları inek sulayan kadına anlatmış. “Kurban alıp buraya gelecem, lokmayı da sen pişirip dağıtacan.” demiş.(61)

ı)İlaç Yok:

E. köyünden ziyarete bir gelin getirirler. Aynı gece köyden bir kadının rüyasına Kızıldeli girer. ” O gelin için benim ne iğnem var, ne de ilacım” der. Gelin aynı gün vefat eder.(61)

i) Dilden Düşen Çocuk:

Bir çocuk dilden düşer konuşamaz. Kızıldeli ziyaretinin içine ya­tırırlar, bir iki saat sonra çocuk içeriden seslenir… Bir sakallının gelip, ken­disini övdüğünü söyler. Çocuğun babası, bunun üzerine koç kurban getirir, lokma dağıtır.(62)

j) Sandık:

Birisi ziyaretin içerisinde bulunan yeşil bezleri çalar. Evde sandığa koyar, gecenin bir saatinde sandık, ses yapmaya başlar. Bezleri tekrar yerine getirince, sandıktaki ses de kesilir.(63)

k) Gözleri Kapanan Adam:

Ziyaretin süpürgelerini çalan adam Karagöl diye bir yere varınca, göz­leri kapanmış” Tekrar Kızıldeli yönüne dönünce de açılırmış. Adam, bunda bir hikmet var deyip, süpürgeleri tekrar yerine getirince gözleri açılmış.

l) Yel Esmesi:

A. bundan 21 sene önce, gurbetten köyüne gelir. Sabah erkenden Kızıldeli ziyaretine gider. Tam kapının eşiğine niyaz ederken sanki bir rüzgar onu alıp içeri atar. Bu durumu A. bir başkasına anlattığında, o da “Oğlum o dışarıdaymış. Senin geldiğini görünce, boş gitmeyesin diye, gelmiş zi­yaretini kabul eylemiş.” diye açıklamada bulunmuş.(64)

 

 

4.2.2. Kızıldeli Adıyla Etkileşimi Bakımından Ali Seydi Ziyareti Hakkında Halk Ağzındaki Anlatımlar

 

Tebliğimizin önceki bölümlerinde de söz edildiği üzere; Ali Seydi, Seyit Ali isimleri bazen ayrı kişiler, bazen de aynı ya da kardeş olarak anılırlar… diye vurgulamalarda bulunulmuştu. Yazıhan’ın İriağaç köyünde bir pınar üzerine yapılmış yapı,(65) ziyaret olarak adlandırılmıştır. İriağaç’taki söylenceye göre: Bir karayılan suyun oluğuna girerek “Beni arayan burada bul­sun” demiş ve kaybolmuş. Buraya daha çok felçli ve sinir hastalıkları olan­lar, çocuğu olmayanlar ziyarete gider. Dilek dileyenler çeşmenin oluğuna el­lerini sokarlar. Elleri oluktan içeri geçerse dileklerinin olacağına inanırlar.

İriağaçlılar, ziyarete ait bir berattan söz eder ve bunun Darıyeri’nden gelen bir kervancı tarafından çok önceki yıllarda alındığına dair rivayetlerden söz ederler.(66)

İriağaç köyü ile ilgili ulaşabildiğimiz ilk bilgiler, 1560 Kanuni dö­nemine aittir. Tahrir defterinden, “Yirağaç” olarak kaydedilen köyün, sa­kinlerinin Tenci’de olduğu gibi, “silsile takip eden dervişler olduğu” ve ver­gilerden muaf sayıldıkları belirtilmiş olup,(67) yine h. 1325/ m. 1907 tarihli Mamuret’ül-Aziz Salnamesi’nde İriağaç köyünde (Ali Seydi) ismiyle bilinen bir türbe olduğu, uzaklardan buraya akıl hastaları ile çocuğu olmayan ka­dınların ziyarete geldikleri(68) kaydı yer alır.

Belirttiğimiz bu kaynaklardaki bilgiler, bize birbirine yakın Tenci ve İri­ağaç yerleşmesindeki ziyaretler/makamlar geçmişten günümüze çevrede bir dileği, bir müşkülü, hastalığı vb. dertleri olanların adaklarla bu ziyaretlere “Er erden ayrılmaz” anlayışı ile gittiklerini; yıllardır süregelen etkileşim neticesinde de söylence ve rivayetlerin zengin bir biçimde bir kültür çevresi ortaya çıkmasına yol açtıklarıdır.

Kızıldeli/Seyit Ali Sultan ziyaretinin bulunduğu Fethiye (Tenci Mezrası)’de İriağaç’tan yıllar öncesinde göç edip Darıyeri ve Fethiye’ye yerleşen kabilelerin mevcudiyeti de söylencelerde söz edilen etkileşimi günümüze kadar taşımıştır.

Fethiye’de anlatılan halk ağzındaki bir anlatıya göre(69) Fethiye’deki Ehmet (Ahmet) Çelebi’ler Kabilesi Yıldırım Bayezıt dönemi sonrasında İriağaç’tan Fethiye’ye göç ettiklerini söylemişlerdir. Eskiden İriağaç, Tahtalı, Salıklı, Çavuş isimli yerleşmelerde yaşayanların, “Ali Seydi evlatları (Seyit Ali Sultanlı)” oldukları da anlatılarda yer almaktadır.

Bir söylenceye göre ise; Darıyeri’nden Ali Seydililer’i dedeleri görmeye gider. Talipleri, şubat ayı içerisinde “Bize dut yedireceksin, kerametini göster” derler. O da, “Aha ben yedirdim, oğlum yedirdi, sonraki yediremedi” diye sitem ederek, “Gidin dışarıdaki ağaçtan dutu alın gelin” dedikten sonra orayı terk eder.(70)

Bir diğer söylencede ise; İriağaç’ta bulunan ziyaretle ilgili olarak “Ka­rayılan” dan söz edilir. Bir gün köyün suyu kesilmiştir. Saf birisine “Suyun gözüne gir de bak” derler. Adam içeri girer, bir türlü çıkmaz. Epey sonra dı­şarı çıkar. İçerde karayılan gördüğünü, kendini kaybettiğini anlatır. Yılan suyun gözünde kaybolunca, su da akmaya başlar. Şimdi bu kabileye orada “Karayılanlar” derlermiş. Bu karayılan, Seyit Ali/Ali Seydi Sultan’mış. “Beni arayan burda bulsun” diye oluğa akıp gitmiş, “Don değiştirmiş” diye çevrede bu söylence anlatılır.(71)

Yukarıda örnekler aktardığımız söylenceleri daha da çoğaltmak müm­kün. Ancak, İriağaç’taki “Ali Seydililer”, Tenci’deki Seyit Ali/Kızıl Deli’den hiç söz etmemekte, ancak Tenci’de anlatılan “Karayılan motifi” burada da benzer biçimde anlatılmaktadır. Fethiye’de oturan kendilerine (Aliseydililer) diyenler, Kızıldeli ile Ali Seydi’nin aynı zatlar olduğunu, Ali Seydi’nin ev­latlarının ise Danyeri’nde bulunduğunu aktarmalarına karşın, “Tencilliler” denilen ocakzadeler ise bir akrabalıktan pek söz etmemektedirler.

 

 

1.a.3          Kızıldeli Ziyareti’nin Çevresinde Ortaya Çıkan Adet ve Gelenekler

 

  • Ziyarete gidenler herhangi bir konudaki dileklerini dilerler. Oraya gi­dişte, önce dış eşik üç defa öpülerek sonra da iç türbe girişindeki eşik niyaz edilir. İçerisinde Kızıldeli’nin yattığı söylenen kabirin etrafı sürünerek üç kez dolaşılır, niyaz edilir, dualar yapılır, ziyaret taşıyla sırtları ovalanır.
  • Ziyarette kabirin bir kenarında “cöherlik” denilen ziyaret toprağı bu­lunan yerden toprak alınır. Bu toprağın deva olması niyetiyle az miktarda dil ile tadıldığı hastaların yıkanma suyuna konulduğu tarladaki ekine nazar değ­diğine inanıldığında tarlaya serpildiği… gibi uygulamalar vardır.
  • Ziyaretin sağ tarafında bulunan pencere demirine dilek için bezler bağlanır.
  • Kabirin üzerindeki yeşil bezler, ziyaretçiler tarafından bir “teberik” üzerinde taşıdıkları zaman berklik olsun, korusun amacıyla andaç olarak alınır.
  • Ziyaretin hemen 25-30 metre aşağısında bulunan Kızıldeli Pınarı’ndan alınan suyun şifalı olduğuna inanılır.
  • Ziyarete gelenler niyazda bulunduktan sonra; kimi eş, iş, hayırlı evlat, hastalıktan, dertten kurtulma niyetlerini Allah’a daha yakın olarak be­nimsedikleri Kızıldeli’nin yardımıyla dilerler.
  • Kızıldelililer Ocağı’nın cem (görgü) törenlerinde ortaya getirilen; yeşil beze sarılı tuba ağacından (saha çalışması sırasında anlatılmasına kar­şın görmedik) “Erkan/Tarik”leri olduğu söylenir. Buna derin saygı duyulur.
  • Tenci’de görgü törenlerinde işlevi olduğu söylenilen “Çirakpe” yada “Delil” dedikleri şamdan; muharrem ayında tutulan yas orucunun 7′sinde Kızıldelililer’den birisi tarafından ev ev dolaştırılırmış. Toplanılan para ile kurban alınır, pişirilen lokma “İmam Hüseyin aşkına” dağıtılırmış.
  • Köyden askere gidecek gençler, Kızıldeli ziyaretine gider, niyaz eder­ler. Bazen, ortaklaşa aldıklar halıyı ziyarete bırakırlar.
  • Evlenme düğünlerinde kız evinden alınan gelin, 30-40 sene öncesine kadar önce Abuseyıf Dede denilen zatın mezarına, oradan Alöv Dede’nin mezarına, sonra da Kızıldeli ziyaretine götürülür, niyaz ettirilirmiş. Şimdi ise gelin alayı önce Kızıldeli ziyaretine götürülür, sonra oğlan evine indirilir. Gelin sahibi ziyaretten “Ya Kızıldeli Sultan, gelinimi hayırlı eyleyesin, ço­cuğumla tatlı geçinmesini nasip edesin, hayırlı evlat veresin” gibi dileklerde bulunur.
  • Yörede geleneksel olarak devam eden bir gelenek ise “Abdal Musa Kurbanı” geleneğidir. Genellikle bu tören kıştan kurtulup, bahara geçiş sayılan şubat ayının sonunda köylülerin deyişiyle “Bir yerde yağmur duası” niyetiyle yılın bereketli gelmesi düşüncesiyle yapılır. Köyden müşterek ola­rak toplanan bulgur, un, yağ, tuz, odunun bir kısmı ayrılır, artanı satılır. Kurban alınır. Kızıldeli ziyaretinde kesilip as pişirilir, dede tarafından oku­nan; “Bismillahirrahmanirrahim, Allah ulu, sofra dolu, pirimiz pey­gamberimiz, Hacı Bektaşi Velimiz. Taam… Esselatü vesselam. Sofra zat ola, müşkil mat ola. Yiyene helal ola… Bir lokması bin kadaya karşı gele. Sultan Kızıldeli yerini doldura… Abdal Musa Sultan, Kızıldeli Sultan var eylesin.” duada çevredeki bulunanlar, “Allah… Allah… Allah” diye hep bir ağızdan seslenirler. Sonra bu aş lokma olarak dağıtılır.

 

 

5. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

 

Alevi-Bektaşi  geleneği   içerisinde,  tebliğ  konusu  olarak  hem  Anadolu’da, hem Rumeli’nde adı çevresinde birçok menkıbe ve söylenceler an­latılan Seyit Ali Sultan, diğer adıyla Kızıldeli Sultan’ı önce kaynaklardaki bilgilere, göre, sonra da Malatya çevresinde bu ad etrafında oluşmuş. “Velikültü” içerisindeki kültürel yapıya göre incelemeye çalıştık.

Bu bölümde, buraya kadar aktardığımız bilgileri değerlendirmeye ve so­nunda da, bir senteze vardırmaya gayret göstereceğiz. Yazılı kaynaklara göre, Kızıldeli Sultan’ın yaşadığı dönem Osmanlı Devleti’nin Rumeli’ye ilk fetihlere çıktığı 13. 14. y.y. arasıdır. Aile soyu kimliği ise belirtildiği üzere net bilgiler içermemektedir. (Verilen tarihler birbiriyle çelişmektedir). Ma­latya’da hakkında anlatılan söylencelerde ise kimliği hakkında yine açık­layıcı bilgiler bulmak mümkün olmamaktadır. Ancak o bir veli olarak kabul edilir ki bu da menkıbe söylencelerle ve çevresinde oluşmuş inanç ve pra­tiklere dayalı gelenekle pekiştirilmiştir.

“Veli” kavramı, sözlük anlamıyla Arapça velâ  yahut veliye  (yaklaşmak, yakın olmak) fiilinden gelen Veli kelimesi, sözlükte “Dost, ahbap, arkadaş, yardımcı, komşu vs.” gibi anlamlar ihtiva etmekte olup, evliya ise onun çoğuludur. Türkçe’de, halk arasında çoğu zaman evliya kelimesi tekil anlamında kullanılır.(72) Veli kültürünü kısaca, fev­kalade kuvvet ve kudretlere mücehhez olup tanrıya yakın kabul edilen bir şahsiyetin herhangi bir konuda sağ veya ölü iken yardımının do­kunulacağına inanılması ve bunun temini için ritüel yollara başvurulmasıdır şeklinde tarif edebiliriz.(73)

İşte Anadolu’nun hemen her beldesinde bir yatırla, bir erenin bir velinin türbesiyle karşılaşırız. Bunların çevresinde bir “Veli kültü”nün oluştuğunu görürüz.(74) Velileri üstlendikleri misyonlarına göre sınıflandıran A.Yaşar OCAK, Yıldırım Bayezid devrinde Dimetoka ve dolaylarını fethetmiş olan Seyit Ali Sultan (Kızıldeli)’i ‘Gazi-savaşçı veliler’e tipik bir Örnek (75) ola­rak verir.

Malatya’da oluşan kültürel çevre içerisinde ise O’nun bir söylenceden hareketle Hacı Bektaş Dergahı’nda aş pişirirken odunun bitmesi üzerine ka­zanın altına ayağını sokarak ateşi yanar vaziyette tutması: Hacı Bektaş Veli’nin “Sen kıpkızıl deliymişsin… Kızıldeli!” diyerek Kızıldeli adını verip nasiplendirmesiyle birlikte başlayan bir veli kültünün oluştuğunu göz­lemliyoruz.

Kızıldeli ile ilgili olarak yazıya aktarılmış velayetname ve men­kıbelerde, birçok keramet motifini tesbit etmek mümkündür. Özellikle Seyit Ali Sultan Velayetnamesi’nde dağ tepe-su kültü önemli bir yer tutar. Ko­nuya eski Türk inançlarının Anadolu’ya taşınmış izleri açısından bak­tığımızda: XI y.y.’dan itibaren Anadolu’ya yerleşmeye başlayan Türk boy­larının evliya kültürünün yanı sıra yer su kültünü de beraberinde getirdikleri buna bağlı olarak ilk örnekleri 13. y.y’dan itibaren görülen adak yerlerinin ise Anadolu ile sınırlı kalmayıp, Balkanlar’a kadar yayıldığıdır.(76)

Abdal Musa Sultan, Seyit Ali Sultan velayetnamelerinde ve söy­lencelerde Kızıldeli’nin adı etrafında oluşmuş, motifleri değerlendirdiği­mizde şöyle bir tablo ortaya çıkar:

a)Abdal Musa Sultan Velayetnamesi:

  • Kızıldeli’nin Hacıbektaş Dergahı’ndaki üç emaneti getirmek üzere gö­revlendirilmesi.
  • Abdal Musa’nın dervişliğin bir simgesi olan ağaç kılıç kuşatması.(77)

 

 

b)Seyit Ali Sultan Velayetnamesi:

  • Hazret i Muhammed’i rüyada görmesi,
  • Horasan’dan mekan aşarak Hacı Bektaş Dergahı’na gelmesi,
  • Gelibolu’da denize kum saçarak boğazı geçmesi.
  • Nazar eyleyip, Emir Sultan’ın ölümünü dilemesi,
  • Diş misvaklarını börklerine sokmaları, bunun hasımlarına dağ gibi görünmesi,
  • Yerden sopayı vurup su çıkarmaları,
  • Oku yere dikip yeşertmeleri,
  • Gazi Evrenus Paşa’nın çağırması ile bir anda oraya ulaşıp kurtarması,
  • Kız yaylasında büyük bir kayayı kabak gibi doğraması.(78)

 

c)Malatya’da Anlatılan Söylenceler:

 

  • İriağaç Köyünde Holuklu’da kayada ezan okuması, sesinin çok uzak olan Eski Malatya’da duyulması,
  • Kızıldeli ve Şah İbrahim Veli’nin Erdebil’den, yanan köseğiyi Malatya
    tarafına atmaları,
  • Hacı Bektaş Dergahı’nda aşçı iken, aş kazanının altına ayaklarını sokarak, aşı pişirmesi,
  • Çoban Mustafa’nın öldüğü ya da ölüm döşeğinde bulduğu söylenilen nişanlısını iyileştirmesi/cana getirmesi,
  • Çobanın darda kalıp yardım istemesi üzerine, mekan aşıp bir anda imdada yetişmeleri,
  • Karayılan donunda su oluğuna akması ve “Beni arayan burada bul­sun” diyerek konuşması.(79)
  • İnanmayan bir şoförün aracının tekerini yılan kılığında kemirmesi ve onunla konuşması motifi,
  • İriağaç Köyü’nde karayılan olup suyu kesmesi,
  • Rüzgar olup kendini ziyarete gelene hissettirmesi,
  • Dili tutulan çocuğun gözüne görünüp, sırtını ovalaması,
  • Hasta gelinin öleceğini söylemesi,
  • Hasta adama rüyada görünmesi,
  • Yayık yayan kadının yağının tükenmemesi,
  • Ziyaretin süpürgesini çalan hırsızın gözlerine karanlık çökmesi,
  • Ziyaretin yeşil bezini çalan hırsızın evinde sandığın yerinde oynayıp
    ses çıkarması,
  • Ali Şeydi evlatlarından birisinin kışın dut ağacında dut oldurması,
  • Ziyarete gelenlerin dileklerinin yerine gelmesi inancıyla üç defa ni­yazda bulunmaları.

 

Yukarıda sıraladığımız motifler, kült konusu olarak incelemeye ça­lıştığımız Kızıldeli/Seyit Alı Sultan etrafında oluşmuştur. A. Yaşar Ocak’ın deyişiyle, veli kültleri incelendiğinde, kült konusu velilerin, ait ol­dukları toplumun içtimai, dini veya ahlaki değerlerinin tamamının yahut bir kısmının temsilcisi olduğunu en azından buna inanıldığı görülür… O velinin etrafında olağanüstü olaylarla süslü bir dünya yaratılır, onunla ilgili men­kıbeler sistemi teşekkül eder.(80) Bu menkıbeler ve söylencelerde Orta Asya Türk geleneklerinde ve Anadolu’daki geleneklerde yer alan taş, ağaç, su kültü gibi bir çok öğeyi görmemiz mümkün olmaktadır.

Kızıldeli adı etrafından oluşmuş menkıbe ve söylencelerde yer alan motifleri İslam öncesi eski Türk inançları, Kur’an-ı Kerim ve hadislerdeki mucize motifleri, Kitab-ı Mukaddes ile ilişkili motifler, Türk Destani mah­sulleri, Tezkiretu’l evliya motifleri yönüyle değerlendirdiğimizde ise:

Dağ-tepe kültü, düşmana felaket musallat etme, su çıkarma, kuru odunu/oku yeşertme, hasımlarını ölümle cezalandırma, mekan aşma, ya­nındakilere değişik donda görünme, çeşitli hayvanların (karayılan) kı­lığında görünüp-konuşma, ortadan kaybolma, mevsimin dışında meyve ol­durma, rüzgar olma, ırmak ya da deniz üzerinde yürüme, rüyada görünme, bereket getirme, insanı diriltme, çocuk sahibi yapma hastaları iyileştirme; veliliğini kabul edenlerin gözüne iyi donda gözükme; kabul etmeyenlere beddua ederek cezalandırma, başına felaket getirme hasımlarına-kötülere korku verecek şekilde kendini hissettirme/gözükme(81) gibi bir sınıflandırmaya tabi tutabiliyoruz.

Genel bir değerlendirmeden sonra sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Alevi-Bektaşi geleneğinde önemli bir yere sahip olan, hem Balkanlar’da hem Anadolu’da özellikle de Malatya’da Kızıldeli ya da diğer bir ismiyle Seyit Ali Sultan’ın geniş bir kültürel çevrede izlerinin olduğudur. Malatya’da Kızıldeli yatırının bulunduğu çevrede, O’nun ne zaman yaşadığının bi­linmesi o kadar da önemli değildir. Önemli olan, Kızıldeli adlı veliyi, ken­dilerine çok yakın hissetmeleridir. Bir dileklerinde, hastalıklarında, askere gitmede, gelin getirmede, Abdal Musa kurbanında olsun, yani yılın birçok gününde türbeyi ziyaret ettiklerinde duydukları, yaşadıkları ruhsal doyum ve haz önemlidir. Bu da orada yaşayan insanlar açısından; dostluk, kar­deşlik, birliktelik gibi toplumsal bir fonksiyonun yerine getirilmesi olarak al­gılanmalıdır. Bu fonksiyonların işlevleri devam ettiği müddetçe söylenceler, menkıbeler ve ziyaret etrafında oluşan gelenek de sonraki kuşaklara ta­şınarak devam edecektir.

Notlar:

 *Konuyla ilgili saha çalışmasının ilk adımı 1991 yılında Yazıhan İlçesi İriağaç Köyü’nde bulunan Ali Seydi ziyareti üzerine gerçekleştirildi. 1998 yılının Şubat ayında ise aynı ilçenin Fethiye Köyü’nün Tenci Mahallesi’nde (Mezrası) bulunan Kızıldeli Ziyareti ile ilgili yaptığımız saha çalışmasıyla da bir bütünlük sağlanmaya çalışıldı.

Malatya İl Müdürlüğü, Folklor Araştırmacısı.

1)            Konuyla ilgili olarak fazla bilgi ve değişik yaklaşımlar hakkında bkz. Gülağ ÖZ, Aleviliğin Tarihi Kökleri ve Anadolu Erenleri, s.306-314: M.ERÖZ, Türkiye’de Alevilik ve Bektaşilik…s.120-125: N.BİRDOĞAN, Anadolu ve Balkanlarda Alevi Yerleşmesi, s.167,277-278; A.Gölpınarlı, Aylık Anks. Cilt IV.s.1,197; B.NOYAN, S.Ali Sultan(Kızıldeli) Velayetnamesi, s.3-15; B.TEMREN, Bektaşiliğin Eğitsel ve Kültürel Boyutu,s.85-86; C.BARDAKÇI,Milli,Tarihi…s.51-52; H.PİROĞLU, Evliyalar Yatağı Anadolu,s.142-153; A.ALPASLAN, Abdülbaki Gölpınarlı, s.99: E.B. ŞAPOLYO, Mezhepler ve Tarikatlar…s.300-301,320; Ö.L. BARKAN, Kolonizatör Türk Dervişleri,s.32: N.BİRDOĞAN, Anadolu’nun Gizli Kültürü…s.116; MT.GÖKBİLGİN, XV-XVI.Asırlarda Edirne ve Paşa Livası…s.183-187.

2)            Refet YİNANÇ- M.ELİBÜYÜK: Kanuni Dönemi Malatya Tahrir Defteri (1560), Ankara 1983,s.217-218

3)            Refet YİNANÇ-M.ELİBÜYÜK: Age,s.197

4)            Adnan IŞIK: Malatya (1830-1919), İst.1998,s.138-299

5)            K:K(1)

6)            E.Behnan ŞAPOLYO: Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi, İst.1964, s.301

7)            E.Behnan ŞAPOLYO:Age,s.300-301

8)            Belkıs TEMREN: Bektaşiliğin Eğitsel ve Kültürel Boyutu,Ankara 1994, s.85

9)            Mehmet ERÖZ: Türkiye’de Alevilik ve Bektaşilik, Ankara 1990,s.55

10)        Hüseyin PİROĞLU: Evliyalar Yatağı Anadolu,Ankara 1992,s.134

11)        Hüseyin PİROĞLU: Age,s.153.

12)        Gülağ ÖZ: Aleviliğin Tarihi Kökleri ve Anadolu Erenleri, Ankara 1996, s.306.

13)        Bedri NOYAN (Hazırlayan): Seyid Ali Sultan (Kızıldeli) Velayetnamesi, Ankara(y.i.y),s.15.

14)        Bedri NOYAN: Age,s.13.

15)        Atilla ÖZKIRIMLI: Alevilik-Bektaşilik…İst.1996,s.112-113.

16)        Atilla ÖZKIRIMLI: Age.s.125.

17)        Mehmet YAMAN: Alevilik, İnanç-Edep-Erken, İst

18)        Ali ALPARSLAN: Abdulbaki Gölpınarlı, Ankara,Ank.1994.s.121

19)        Bedri NOYAN: Age:s.3.

20)        Bedri NOYAN: Age.s.3-4.

21)        Cemal BARDAKÇI: Milli, Tarihi,Dini…Ankara 1950,s.51-52.

22)        Musahip olmayla ilgili yaklaşıma dair Malatya çevresinde daha farklı rivayetler bulunmaktadır. Konuya ileriki bölümlerde yer vereceğiz.

23)        A.Ali. ATALAY: Abdal Musa Sultan Velayetnamesi, İst.1978,s.27

24)        Nejat BİRDOĞAN:Anadolu ve Balkanlarda Alevi Yerleşmesi,İst.1978,s.27.

25)        O.Fuat KÖPRÜLÜ: Köprülü’den Seçmeler,İst.1992,s.120-122.

26)        İlgili söylence ve menkıbeler ayrı bir başlık altında ele alınmıştır.

27)        Gülağ ÖZ.: Age,s.307-308.

28)        Ö.Lütfi BARKAN: Kolonizatör Türk Dervişleri,s.31.

29)        Belgelere ilgili olarak bkz.: M.Tayyib GÖKBİLGİN, XV.-XVI.Asırlarda Edirne ve Paşa Livası…İst,1952,s.183-187.

30)        Ö.Lütfi BARKAN: Türkiye’de Toprak Meselesi,İst,1980,s.203.

31)        Ö.Lütfi BARKAN: Age,s.32-33.

32)        Nejat BİRDOĞAN: Age,s.278.

33)        Nejat BİRDOĞAN: Age,s.37.

34)        Nejat BİRDOĞAN: Anadolu’nun Gizli Kültürü Alevilik,İst.,1994,s.116.

35)        Abdal Musa Sultan ve Velayetname’yle ilgili olarak bkz. Musa SEYİRCİ-Y.H.TUNGAR: Abdal Musa Sultan,Antalya,1998,s.58-65.

36)        A.Ali ATALAY: Age,s.17-20.

37)        Velayetnamenin tamamı hakkında bkz.: Bedri Noyan: S.Ali Sultan Vela

38)        Nejat BİRDOĞAN: Age,s.282

39)        Orhan TÜRKDOĞAN: Alevilik-Bektaşi Kimliği,İst.,1995,s.487-488.

40)        Mehmet ERÖZ: Age.,s.79.

41)        Mehmet ERÖZ: Age.,s.317.

42)        Ayhan AYDIN: “Canlar Gider Kara HızırBaba’ya”,Cem,Yıl:30,Sayı:79,Haziran 1998,İst

43)        Murat KÜÇÜK: ”Kızıldeli Sultan Talipleri İstanbul’da Firuzköy”.Cem.Sayı:77,Nisan 1998, İst.,s.27.

44)        K.K(5).

45)        Müsahiplik, kısaca yol kardeşliği anlamına gelir. Konuyla ilgili bkz.; Bedri NOYAN: “Bektaşi ve Alevilerde Hukuk Düzeni (Düşkünlük),1. Uluslar arası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, IV.Cilt,Ankara,1976,s.191.

46)        K:K(1).

47)        Yeniçeri Ordusu’nun 1.Murat (1362-1389) döneminde kurulduğu kayıtlarda geçer ki, Kızıldeli’nin ordu kurulduğunda orada bulunduğuna dair Osmanlı Arşivleri’nde yazılı bir belgeye rastlayamadık. İstanbul’un fethinin 1453 olduğunu da burada hatırlatmakta fayda görüyoruz.

48)        Nejat BİRDOĞAN: Age,s.423,485.

49)        K.K(2)

50)        Söz edilen menkıbe,”Menkıbeler-söylencelerle ilgili bölümde aktarılacaktır.

51)        Söz edilen pencere ya da beratın bir akrabalarında olduğunu söylemelerine rağmen daha sonra belirtilen kişi kendisinde değil de başkalarında olduğunu aktarmıştır. Ancak şecere ya da berat diye anlatılan belgenin yerel bir televizyonda köy tanıtılırken gösterildiğini öğrendik.

52)        Nejat BİRDOĞAN: Age,KS.220

53)        K.K(3)

54)        Bu söylence çevrede yaygındır.K.K(4);’ün anlatımında ise Hacı Bektaş’ın Kızıldeli’ye nasip verirken “İki kuzu bir kazanda kaynamaz,sen artık gir dergaha bak…” dediği söylencenin bir başka varyantı olarak ortaya çıkar. Söylencenin tarihi geçerlilik yönü halk ağzındaki rivayetlere dayanır.

55)        K.K.(5)’in anlatımında Çoban’ın adı geçmez, yer adlarından söz edilemez. Araştırmacı S. ÖZEROL’un derlediği söylencede, çobanın adının Mualla Mustafa, gelinin ise ölüm döşeğinde hasta olduğunu belirtir. Yine bu derlemede çobanın sazıyla çalıp-okuduğu bir demeye de yer verilmiştir.Bkz.Süleyman ÖZEROL: Yenilenen Köy Balıklaya ve Ballıkaya’dan Derlemeler Üzerine”,Görüş.30.10.1989,Malatya; söylencede adı geçen Şah Veli hakkında bkz.: Ali HELVACI ve diğer yazarlar:Malatyalı Gönül Sultanları,Ankara 1991,s.118.

56)        K.K(5).

57)        K.K(5).

58)        K.K(4).

59)        K.K(1).

60)        K.K(6) ve K.K(7)’nin anlatımı.

61)        K.K(7)

62)        K.K(3)

63)        K.K(3)

64)        K.K(1)

65)        Yapı üzerinde bulunan iki kitabede h.1264 ve h. 1231 tarihleri bulunur.

66)        Ali Seydi Ziyareti, ayrı bir makale konusu olarak hazırlanacağından ana konumuzu dağıtmamak bakımından çalışmamızla olan ilgisi yönü burada ele alınmıştır. Bilgi için bkz; Ali HELVACI ve arkadaşları…:Age,s.30.

67)        Refet YİNANÇ-Mesut ELİBÜYÜK: Age,s.216.

68)        Adnan IŞIK: Age,s.386.

69)        K:K(5).

70)        K.K(2)

71)        K.K(4)

72)

73)        A.Yaşar OCAK: Age,s.6.

74)        Hüseyin ŞAHİN: “Alvar’da Kabak Abdal Tekke Günü Geleneği”,V.Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Gelenek-Görenek ve İnançlar Seksiyon Bildirileri, Ankara 1997,s.400.

75)        A.Yaşar OCAK:Age,s.21.

76)        Kutlu ÖZEN:”Sivas ve Divriği Yöresinde Dağlarla İlgili İnançlar”,V.Milletlerarası  Türk Halk Kültürü Kongresi Gelenek-Görenek ve İnançlar Seksiyon Bildirileri,Ankara 1997,s.330.

77)        A.Ali ATALAY:Age,s.17-20.

78)        Bedri NOYAN:Age:,s.15-115.

79)        Yılan motifinin Kızıldeli ve Ali Seydi Sultan’a dair anlatılan söylencelerde geniş bir muhteva oluşturduğu görülür. Anadolu Mitolojisinde ise yılan, yerlerin yaratıcısı rolündedir. (Bkz.:İ.Zeki EYÜBOĞLU: Anadolu İnançları-Anadolu Mitolojisi…İst. 1979,s.315):Yılan motifi,.Hz.Ali ile ilgili olarak anlatılan Berbe ve Müzelzil cenklerinde de geçmektedir. (BKZ.:İsmet ÇETİN: Türk Edebiyatında Hz.Ali Cenknameleri, Ankara 1997,s.410).Bir çok ulusta ise yılan totem olarak sayılmıştır. (Geniş bilgi için bkz.: Cahit ÖZTELLİ:”Eski İnançların Bugünkü İzleri, I.Uluslararası Türk Folkloru Kongresi Bildirileri,Cilt IV.Ankara 1976,s.246-247).

80)        Hüseyin Şahin:A.g.tebliğ:s.401.

81)        Konuyla ilgili kapsamlı bir sınıflandırma ve karşılaştırma için bkz.: A.Yaşar OCAK:Age,s.70-95.

Kaynak Kişiler

FethiyeAhmet (Doğan) Olgun1964
FethiyeAli Haydar Koluaçık1941
FethiyeAli Koç1932
FethiyeAhmet Güler1948
FethiyeAli Seydi Ağkılıç1936
FethiyeAbuseyif İlhan1928
FethiyeArif Güler(Kötümüstölerden)1953
FethiyeArif Güler1953
FethiyeAli Ekber Aydoğan (Derdiyok)1949
FethiyeAli Çağlar (Esrarcı)1946
FethiyeBağdat Aslan1946
FethiyeBektaş Bıçakçıoğlu1949
FethiyeBülent Bektaş1977
FethiyeEmine Sevim1968
FethiyeElif Çağlar1948
FethiyeElif Yücel1938
FethiyeFadime Bıçakçıoğlu1949
FethiyeFikriye Özacar1952
FethiyeHüseyin Bıçakçıoğlu (Şaşıbeş)1927
FethiyeHabib Yücel1960
FethiyeHüseyin Karagöz1926
FethiyeHamdi Güler1943
FethiyeHüseyin Delikaya1929
FethiyeHüseyin Yumuk1946
FethiyeHüseyin Karagöz1938
FethiyeHasan Akşahin1945
FethiyeHasan Özacar1956
FethiyeHasan Güneş1931
FethiyeHamza  Çağlar1949
Fethiyeİhsan Güvercin1951
Fethiyeİbrahim Güvey1928
FethiyeMelek Bıçakçıoğlu1930
FethiyeMehmet Yalçın1334
FethiyeMehmet Açıkgöz1944
FethiyeMehmet Aslan (Maççik)1942
FethiyeMehmet Aslan1931
FethiyeNazaret Altun1946
FethiyeNusiye Altun1929
FethiyeSakine İnce1966
FethiyeSatı İnce1941
FethiyeSelver Akkoç1932
FethiyeSeyyid Ahmed Çağlar1930
FethiyeSultan Yumuk1926
FethiyeVeli Akkoyun1939
FethiyeYusuf Ağkılıç(Çolağın Yusuf)1926
FethiyeYusuf Kargun (Mehdioğlu)1926
FethiyeYusuf Ağkılıç1397
FethiyeZeynep Altınok1935
TenciHasan Akşahin1938
TenciHasan Akşahin1944
TenciNuran Aydoğan1960
TenciErcan Aydoğan1955
TenciHüseyin Aydoğan1925
Tenciİsmail Aydoğan1913
TenciKazım Aydoğan1929
TenciAli Yusuf Ağkaya1938
Hekimhan- SarıkızRaziye Gedik1960
Hekimhan- SarıkızRaziye Gedik1988
Hekimhan- SarıkızHatice Gedik1953
Hekimhan- SarıkızH. İbrahim Gedik1946
Şeyhhasan-TabanbüküAli Göktürk1928

 

 

SÖZLÜK

A:

Adet-i ağnam     :Koyun ve keçilerden alınan vergi

Ağnam               :Koyunlar, keçiler.

Alevi                  :1. Hz. Ali’ye intisabı olan kimse. 2.Kızılbaş

Arusiyye             :Osmanlı’da değeri geline göre değişen ve yeni evlenen erkekten alınan vergi.

Asiyab                :D eğirmen

Aşar                    :Mahsullerden alınan onda bir vergi

Aşiret                 :Boy

Atik                    :Eski

Avarız-ı Divani  :D ivani vergiler

Ayende              :Gelen

B:

Bac                     :Eşya ve emtiyadan alınan vergi.

Bad-i Hava         :Havadan gelen gayri, muayyen vergi.

Badrek               :( Farsça) Düşüncesiz söylenen söz, işlerde çabukluk, pantolon paçası

Bad ruc              :( Farsça) Horoz ibiği denilen çiçek, “lügatlerden bir kısmının ifadesine göre bu da Tere-i Horasanidir” Bad reng buya ba

Bad Reng           :( Farsça) Hıyar yahut acur, turunç, ağaç kavunu, süratli giden at.

Bektaş                :Akran, eş.

Bektaşlık            :Müsavilik, eşitlik.

Bennak               :Adına işlettiği torağı olmayan evli reaya

Boy                    :Oğuzların yirmidört parçasından biri.

C:

Can                     :1.Can, 2. Hayat, Yaşayış 3. Gönül,Yürek, 4. Bektaşi dervişi

Can-i Can           :Canın canı, Tanrı

Cemaat               :İnsan toplulukları

Çift                     :Reaya adına yazılan arazi

Cisr                     :Köprü

Cizye                  :( evvelce) Müslüman olmayan tebaadan alınan baş vergisi.

Coz                     :Hariç

D:

Dergah               :Tekke

Derviş                 :Allah için yokluğu yeğleyen bir tarikata bağlı kişi. Fakir ve ihtiyaçlı kimse

Dervişan             :D ervişler

Deştebane          :Kır bekçisi vergisi.

Dimos                 :Güney Doğuda kullanılan öşür.

E:

Ebrar                  :Hayır sahipleri

Esb                     :At

El                        :İl, boyların ya da oymakların oluşturduğu üst birlik.

Eşcar                  :Ağaçlar

Eyalet                 :Livalardan oluşan mirmiranın (Beylerbeyi) yönettiği yer.

F:

Felsefe                :Hikmet Bilgisi, filozofi, hikmet ve marifet sevgisi

G:

Galat                  :Zahireler, mahsüller, el emekleri

Gebran               :Gayri Müslim

H:

Hamr                  :Şarap

Harac-ı Bagat     :Bağlardan alınan vergi

Harir                   :İpek

Hes                     :Yaban otu, çörçöp, pinti

Hınta                  :Buğdağ

İ:

İhtisab                :Belediye vergisi

İspençe               :Garü Müslimlerden alınan vergi

K:

Karye                 :Köy

Kaza                   :İlçe

Kıst                    :Hisse, Pay

Kura                   :Köyler

L:

Liva                    :Mirlivanın (Sancakbeyinin) yönettiği yer.

M:

Mezra                 :Bir köyün ekilebilen boş bölgesi

Mücerred            :İşve kazanç sahibi olacak yaşa gelmiş bekar erkek.

N:

Nahiye                :1.Bölge, 2. Yönetsel bir birim olmayan Yöre

Neferan              :Erkek kişiler, adamlar

Nıfs                    :Yarım

Nim                    :Yarım

O:

Oba                    :Boyun parçaları

P:

Penbe                 :P amuk

R:

Rah                     :Yol

Rafız                  :Bırakan, salıveren

Rafıza                 :Hz. Ali’nin çocuklarına sevgi duyan şeriat karşıtı kimse

Rafizi                 :Rafıza fıkrasından olan, Ömer, Osman ve Ebubekir’in halifeliğini kabul etmeyen, onlara dil uzatan

Raiyet                 :Hükümdara bağlı vergi veren kişi

Reaya                 :D evlete itaat ederek vergi veren halk

Resm                  :Vergi

Resm-i Yatak     :Konaklama vergisi

Reste                  :Bazar, boş arazi

Revende             :Giden

Rüsum                :Vergiler

S:

Sal                      :Sene

Sancak                :İl

Südüs                 :Altıda bir

Süfla                   :Aşağı

Sülüs                  :Üçte bir

Sülüsani              :Üçte iki

Sümün                :Sekizde bir

T:

Tarik-i âmm        :Ana yol

Ü:

Ülya                   :Yukarı

Y:

Yevm                 :Gün

Z:

Zade                   :Evlât, oğul

Zahid                  :Kaba sofu

Zaviye                :Küçük tekke

Zemherir             :Gün dönümünden sonraki şiddetli soğuklar. Karakış. 22 Aralık – 31 Ocak arası dönem.

Ziht                    : Her türlü zevke karşı koyarak ibadete dalmak

 

 

Sözlükte kullanılan yardımcı kaynaklar:

1-      DEVELİOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Ank. 1993

2-      ÖZÖN, Mustafa Nihat, Osmanlıca Türkçe Sözlük, İst. 1989

3-      CENCİNE-İ, Güftar- Ferhengi Ziya, Farsça Türkçe Lügat, İst., 1996

 

KAYNAKÇA

1-      AKSÜT, Ali, Koluaçık Hacım Sultan Ocağı Aleviler’in Sesi Dergisi, S. 75, Nisan 2004

2-      AKSÜT, Ali, Harmandalı Topluluğu ile ilgili yayımlanmamış bir çalışma.

3-      AKSÜT, Hamza, Anadolu Aleviliğinin Sosyal ve Coğrafi Kökenleri, Tasarım Art. Bas.Yay. Kült. Hiz. Ank.2002

4-      ATAY, Tayfun, Gelenek ve Modernlik İlişkisi Ekseninde Türkiye’de Halk Dini Öğeleri ve Sentetik Motifler, Uluslarası Anadolu İnançları Bildirileri, 20-23 Ekim 2000, Ürgüp- Nevşehir, Ank. 2001

5-      ARMAĞAN, A.Munis, Belgelerle Beylikler Devrinde Tire, İzmir, 1983

6-      ARMAĞAN, A.Munis, Tire’den Darağacı’na Şeyh Bedrettin, İzmir, 2004

7-      ARMAĞAN, A.Munis, Devlet Arşivlerinde Tire, İzmir 2003

8-      ARGUNŞAH, Mustafa, Gagauz Türkleri, Tarih-Dil-Folklor ve Halk Edebiyatı, Kült. Bak. Yay. Ank.1991

9-      ARTAMANOV, Hazar Tarihi Türkler, Yahudiler, Ruslar, Selenge Yay. İst. , 2004

10-  AKSOY, Dr. Mustafa, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Halk Takvimine Göre Yılbaşı, Erciyes Dergisi, Şubat 1996, Sayı: 218

11-  ASAN, Doç. Dr. Beşir, Fırat Kenarında Bir Horasan Ereni Şeyh Ahmet Dede, I. Uluslar arası Türk Dünyası Eren ve Evliyaları Kongresi Bildirileri, Ervek Yayını , Ankara 1998.

12-  BAYAR, Muharrem, Anadolu’nun En Eski Şehirlerinden Bolvadin Tarihi, Ank. 1996

13-  BAYATLI, Nilüfer, XVI.Yüzyılda Musul Eyaleti. TTK, Ank, 1999

14-  BERJE, Adolf, Kafkasyalı Dağlı Kavimlerin Kısa Tasviri, Kafkas Derneği Yayınları, Ank, 1999

15-  BİLGİLİ, Ali Sinan, Osmanlı Döneminde Tarsus Sancağı ve Tarsus Türkmenleri, Kültür Bak. Ank, 2001

16-  BLAGA, Rafael, İran Halkları El Kitabı, 1997

17-  BOZKURT, Esat, Eski Türk İnançları ve Şamanizm Terimleri, İst, 2003

18-  Cencine-i Güftar- Fehrengi Ziya, Farsça-Türkçe Lügat, İst. 1996

19-  Çınar,Keziban Efsanelerimiz adlı bildiri İnönü Üniversitesi Efsane Derleme Yarışması . Prof Dr. Cahit Kavcar-Öğr Grv. Mehmet Yardımcı 1990

20-  ÇELİK, Mehmet, İslam Düşünürleri, Safeviler Tarihi ve Anadolu’ya Gelen Gerçek Erenler, İlhan Ofs. Malatya

21-  CLAUDE, Cahen, Osmanlılar’dan önce Anadolu, TVYY İst. 2000

22-  DEVELİOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Lügat, Ank. 1993

23-  Prof, Dr, N. Eberhart, Eski Devirlerden Zamanımıza kadar Uzakdoğu Tarihi, TTK, Ank. 1992

24-  ENGİN, Refik, Amuca Kabilesinde ve Trakya’da Kurban Geleneği, Can Yay. İst. 2004

25-  Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Üçdal Neşriyat İst. 1986

26-  FATTAH, Nurihan, Tanrıların ve Firavunların Dili, Selenge Yay. İst. 2004

27-  GENÇOSMAN, Kemal Zeki, Türk İsimleri Sözlüğü, Tempo Yay. İst

28-  GÖĞEBAKAN, Dr. İlknur XVI. Yüzyılda Malatya Kazası (1516-1560) Malatya 2002

29-  GÖKTÜRK, Hilmi, Anadolu’da Oğuz Boyları Anadolu’nun Dağında Ovasında Türk Milleti, Cilt.2, İst. 1979

30-  GREGORİ, Abu’l Farac, (Bar Hebraeus) Abu’l Farac TTK, 1999

31-  GUMİLEV, L.N., Etngenez Halkların Şekilleniş, Yükseliş ve Düşüşleri, Selenge Yay. İst. 2003

32-  GUMİLEV, L.N., Eski Ruslar ve Büyük Bozkır Halkları, 1. Cilt. Selenge Yay. İst. 2003

33-  GUMİLEV, L.N., Hazar Çevresinde Bin Yıl, Selenge Yay. İst. , 2004

34-  GUMİLEV, L.N., Muhayyel Hükümdarlığın İzinde, Selenge Yay. İst. 2003

35-  GUMİLEV, L.N., Eski Türkler, Selenge Yay. İst. 2004

36-  GÜLSEREN, Mehmet- Şentürk, Ahmet- Keyhıdır, Hilmi, Malatya Mutasavvufları, Malatya,1996

37-  GÜNDÜZ, Tufan, Anadolu’da Türkmen Aşiretleri, Bozulus Türkmenleri, Bilge Yay. İst. 1997

38-  HALAÇOĞLU, Yusuf , XVIII.yy’da Osmanlı İmparatorluğunun İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi. TTK. Yay. 2.Bas. 1991

39-  HONİGMANN, Ernost, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, Harita, İst.,1970

40-  IŞIK, Adnan Malatya 1830-1919 İst 1998

41-  İPEK, Nedim, Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri, TTK, Ank. 1999

42-  İslam Ans. MEB, İst. 1948 Cilt:4

43-  İslam Ans. MEB, İst. 1967 Cilt:6

44-  KORAT, Gürsel, Taşkapı’dan Taçkapı’ya Kapadokya, İletişim Yay. İst. 2003

45-  KORKMAZ, Esat, Eski Türk İnançları ve Şamanizm Terimleri Sözlüğü, İst, 2003

46-  KORYÜREK, Seyfi, İlkokulcu Öğretmen Gözüyle Köy Enstitüleri, Orkun Yay. İst, 1991

47-  KUZEYEV, R.G. İtil–Ural Türkleri, Selende Yay. İst. 2005

48-  Köylerimiz,İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü

49-  KIRZIOĞLU, M. Fahrettin, Aran (Gence Karabağ) da “Yiğirmidörtlü” ile “Otuzikili” adlı “Ulus” ların Oymakları ve Kur – Aras Kürtlerinin menşei adlı bildiri.

50-  Kırklareli İl Yıllığı , 2000

51-  MALATYA 1996, Malatya Valiliği, Ank, 1996

52-  MİROĞLU, Prof. Dr. İsmet, Kemah Sancağı ve Erzincan Kazası (1520-1566), TTK, Ank. 1990

53-  Meydan Larousse, Büyük Lügat ve Ansiklopedi

54-  ORUÇ, Ayaz, Yazıhan Ovasında Söğüt, Malatya Hikayeleri, Mlt. Bld, Kült. Yay. Malatya

55-  ORHONLU, Cengiz , Osmanlı İmp, Aşiretlerin İskanı Eren Yay. İst. 1987

56-  Osmanlıca-Türkçe Sözlük, Bilgi Yay

57-  ÖGEL, Prof. Dr. Bahaaddin, Türk Kültür Tarihine Giriş. Cilt.6, Kült. Bak. Yay. 1984

58-  ÖZMEN, İsmail, Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, Kültür Bak. Yay. Ank, 1998

59-  ÖZTÜRK, Mürsel, Ebubekri Tirhani Kitab-ı Diyerbekriyye, Kült. Bak. Ank. 2001

60-  RENE, Grousset, Bozkır İmparatorluğu Ötüken Y.İst 1999

61-  RESULZADE, Mehmet Emin, Kafkasya Türkleri, Haz. Dr. Yavuz AKPINAR, İrfan Murat YILDIRIM, Selahattin ÇAĞIN, TDAV Yay. İst. 1993

62-  ÖZMEN İsmail, Teslim Abdal Hayatı ve Şiirleri, Kült. Bak. Yay. Ank. 2002

63-  ÖZÖN, Mustafa Nihat, Osmanlıca- Türkçe Sözlük, İst. 1989

64-  SÜMER, Prof. Dr. Faruk, Oğuzlar, TDAV,  İst. 1992

65-  SÜMER, Prof. Dr. Faruk, Çepniler, TDAV, İst, 1992

66-  Saltık, Veli İz Bırakan erenler ve Alevi Ocakları Ank.2004

67-  ŞEŞEN, Ramazan, İslam Coğrafyacılarına Göre Türkmen ve Türk Ülkeleri, TURKUAZ Yay, Ank. 1998

68-  ŞAHİN, Hüseyin, Bir Anadolu Ereni: Kızıldeli (Malatya Kızıl Deli) Adı Çevresinde Oluşan Kültürel Değerler. I. Uluslar arası Türk Dünyası Eren ve Evliyaları Kongresi Bildirileri, 13-16 Ağustos, Evrak Yay., Ank. , 1998

69-  ŞAPOLYO, Enver Behnan Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi Elif K. İst 2004

70-  TAŞDEMİR, Mehmet, 16.YY.’da Adıyaman (Behisni, Hısn-ı Mansur, Gerger, Kahta) Sosyal ve İktisadi Tarihi, TTK, 1999

71-  TÜRKAY, Cevdet, Başbakanlık Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatler. Tercüman Kaynak Eserler Dizisi I. İst. 1979

72-  Türkler Ansiklopedisi, Ank. 2002

73-  Tarama Sözlüğü, AKDTYK, Ank, 1993

74-  Tarama Sözlüğü, TTK, Ank. 1998

75-  Türkiye Coğrafya Atlası, DBR, İst. 2004

76-  ULUSOY, Müslüm, Koçubaba Anadolu ve Avrupa’da Türk Damgası – 1 , Ank. 2002

77-  ÜNAL,Ahmet, Hititler Devrinde Anadolu, II.Kitap, Arkeoloji ve Sanat Yay. İst. 2003

78-  YAVUZ,Behiç Galip, 144.Yy.’da Küçük Menderes Havzasına Asya’dan Gelen Son Türkler, Bir Fethin Dünü Bugünü ve Yarını

79-  YETKİN, Çetin, İktidara Karşı Türk Direniş ve Devrimleri Başlangıçtan Atatürk’e, Otopsi Yay. İst. 2003

80-  YİNANÇ, Doç, Dr. Refet, Elibüyük, Yrd. Doç Dr. Mesut, Kanuni Devri Malatya Tahrir Defteri (1560) Ank. 1983

81-  YİNANÇ, Doç, Dr. Refet, Elibüyük, Yrd. Doç Dr. Mesut, Maraş Tahrir Defteri  1563, Cilt 1, Ank 1988

82-  YÖRÜKAN, Yusuf Ziya, Anadolu da Aleviler ve Tahtacılar, Haz. Turhan Yörükan, Kült. Bak. Yay. Ank. 2002

83-  YAMAN, Ali, Alevilik’te Dedeler Ocaklar İst 1998

Ali AKSÜT -2005


  |  Bu haber 12000 defa okunmuştur.

Tarihçe  KATEGORİSİNDEN HABERLER

Aliseydi Sultan Yatırı - Malatya Yazıhan İriağaç Mahallesi

Aliseydi Sultan Yatırı - Malatya Yazıhan İriağaç Mahallesi Aliseydi Sultan Yatırı - Malatya Yazıhan İriağaç Mahallesi

DEĞİŞTİRİLEN TAZİYE MESAJLARI ŞABLONU

DEĞİŞTİRİLEN TAZİYE MESAJLARI  ŞABLONU DEĞİŞTİRİLEN TAZİYE MESAJLARI ŞABLONU

Gidiyorum işte... Yiğitse Kendisi Gelmesin...

Gidiyorum işte... Yiğitse Kendisi Gelmesin... Gidiyorum işte... Yiğitse Kendisi Gelmesin... Git ağana söyle, gidiyorum işte… yiğitse kendisi gelmesin. Farkınd...

Garib GÜNEŞ'in Gençlik Hatıraları... 2013

Garib GÜNEŞ'in Gençlik Hatıraları... 2013 Garib GÜNEŞ'in Gençlik Hatıraları... 2013

Şeyh EDEBALİ'den Osman Gazi'ye Nasihat

Şeyh EDEBALİ'den Osman Gazi'ye Nasihat Şeyh EDEBALİ'den Osman Gazi'ye Nasihat

Sevcan ile Sinan AYDOĞAN Grubu / Çifti...

Sevcan ile Sinan AYDOĞAN Grubu / Çifti... Sevcan ile Sinan AYDOĞAN Grubu / Çifti...

Doğu ile Batının Sentezi : Derdiyoklar...

Doğu ile Batının Sentezi : Derdiyoklar... Doğu ile Batının Sentezi : Derdiyoklar...

ÖNSÖZ

ÖNSÖZ ÖNSÖZ - FETHİYEM (Hasan Badrık) Kitabı

MALATYA VE FETHİYE - Tarihçe

MALATYA VE FETHİYE - Tarihçe MALATYA VE FETHİYE - Tarihçe

Fotoğraf Makinesi Kampanyası ( 2008-2012-2015 )

2008 – Ahmet ASLAN: 400 EURO

2008 – Diğer arkadaşlar: 600 EURO

2008 – Toplam: 1000 EURO

Bitti

2012 - Seyit  ÇAĞLAR : 30 Euro  

  2012 - Aliman SEVİM : 40 Euro

  2012 - Ali ASLAN : 10 Euro

  2012 - Hasan AĞKAYA : 20 Euro

  2012 - Ali ALTUNOK :20 Euro

  2012 - Ali İhsan GÜLER : 50 Euro

  2012 - Metin ÖKSÜZ : 30 Euro

  2012 - Naki ÖKSÜZ : 20 Euro

  2012 - Rıfat ÖKSÜZ : 50 Euro

  2012 - Hüseyin ÖKSÜZ : 50 Euro

  2012 -Murat İLHAN

           (Zeynal oğlu):50Euro

  2012 - Fatma İLHAN

           (Hasan Kızı):10 Euro

  2012 -Zeynep KORYÜREK:20 Euro

  2012 - Elif GÜN :10 Euro

  2012 - Piri İlhan

          (Minnet oğlu):30 Euro

  2012 - Hüseyin YILMAZ

         (Güldalı oğlu):30 Euro

  2012 - Turabi TEMİZ : 20 Euro

  2012 - Hikmet GÜLER : 40 Euro

  2012 - Hüseyin İLHAN

           (İbrahin oğlu):20 Euro

  2012 - Hasan ÇEVİKER : 10 Euro

  2012 - Zeynep GÖÇER : 20 Euro

  2012 - Necmettin ÖKSÜZ : 20 Euro

  2012 - Sultan AKKOYUN: 50 Euro

  2012 - Ali Ekber PEKTAŞ : 20 Euro  

  2012 - Yusuf ALTUN  : 20 Euro

  2012 - Mehmet İNCE : 15  Euro

  2012 - Mustafa(Vaylo)

             OLGUN:50 Euro

  2012 - Ahmet OLGUN : 50 Euro

  2012 - Hasan AKŞAHİN :10 Euro

  2012 - Aliseydi UÇAR : 50 Euro

  2012 - Veli ÇAĞLAR  : 10 Euro

  2012 - Fahri ÖKSÜZ  : 20 Euro

  2012 - Kasım YILMAZ : 50 Euro

  2012 - Kadir ÇAĞLAR : 20 Euro

  2012 - Hasan AKŞAHİN

             DEDE:10 Euro

  2012 - Hacı ÖZSEVİM : 20 Euro

  2012 - Duran AYDOĞAN:30 Euro

  2012-Hüseyin Rahmi

          ÖZTÜRK:50 Euro

  2012 - Ahmet ÖZTÜRK (Köln):30 Euro

  2012 - Vahap ÇEVİKER :10 Euro

  2012 - Kenan GÜVERCİN : 10 Euro

  2012 - Sezai ALTUN : 10 uro

  2012 - Bektaş AKŞAHİN : 20 Euro

  2012 - Veli İLNCE : 10 Euro

  2012 - Ziyade ŞENKAYA : 10Euro

  2012 - Hasan KARAGÖZ :10 Euro

  2012 - Hasan AKDOĞAN : 10 Euro

  2012 - Hüseyin AKDOĞAN 10 Euro

  2012 - Turan GÖÇER : 10 Euro

  2012 - Cengiz SEVİM : 20 Euro

  2012 - Bektaş Hacı AKŞAHİN:10 Euro

  2012 - İsmail AĞKOÇ : 20 Euro

  2012 - Aliekber AKKAYA : 20 Euro

  2012 - Erdinç ASLAN : 10 Euro

  2012 - Ali ARKADAŞ :10 Euro

  2012 - Hasan (Fikriye)

             ÖZACAR:20 Euro

  2012 - Ahmet KAYGUSUZ

           (Arguvan’lı):10 Euro

  2012 - Avades ALTUN

            ( Der. Bşk.):50 Euro

  2012 - Havaşin MARKET

             (Arguvan’lı):20 Euro

  2012 - Hasan ÖKSÜZ : 10 Euro

  2012 - Haydar ER

            (Müslüm oğlu):50 Euro

  2012 - Tamam SOFU :10 Euro

  2012 - Musa ÇİFTÇİLER: 10 Euro

  2012 - REISE BIRO

     Firat, Ober-Ramstadt :20 Euro   

  2012 - Vahap ASLAN(Culfalı): 30 Euro

  2012 - EURO SÜPER MARKET

             DARMSTADT:20 Euro

  2012 - Hüseyin ER (Köln) : 50 Euro

  2012 - Vedat ÇALIŞKANOĞLU: 5 Euro

  2012 - Kamber ÇAKMAK : 5 Euro    

  2012 - Hüseyin AYDOĞDU

            (Şahin oğlu): 50 Euro

  2012 - Meliha YÜCEL : 50 Euro

  2012 - İsmail SEVİM

  (Haydar oğlu): 20 Euro

  2012 - Necati-Zekine KILIÇ :20 Euro

  2012 - Erdal ÇALIŞKANOĞLU: 20 Euro

  2012 - Hüseyin ÇALIŞKANOĞLU

           (Süleyman oğlu) : 20 Euro

  2012 - Yılmaz GÜLER: 20 Euro

  2012 - Mehmet AKDOĞAN:20 Euro

  2012 - Bektaş ile Hünkar

             ALTUN: 80 Euro    

  2012 -  TOPLAM : 1915 EURO  

   Bitti

2015 - Eski bozulan makinenin

           sigortasından alınan:75 EURO

2015 – Aliseydi KARGIN : 50 EURO

2015 – Erdoğan BIÇAKCIOĞLU : 50 EURO

2015 – Sefa ALTUN : 50 EURO

2015 – Murat İLHAN

(Sarhoş amcanın torunu):50 EURO

2015 – Abbas PEKTAŞ

(Yusuf oğlu): 50 EURO

2015 – Yusuf ALTUN : 30 EURO

2015 – Merdan ŞENOL : 50 EURO

2015 –  Hasan ALTUNOK

(Hüseyin&Hatice oğlu) : 20 EURO

2015 – Abbas KORYÜREK : 30 EURO

2015 – Hasan KARAKOÇ

 (Donjuan'ın oğlu) : 20 EURO

2015 – Piri SOFU : 10 EURO

2015 – Haydar GÜN : 50 EURO

2015 – Hacı ÖZSEVİM : 25 EURO

2015 – Abbas ÖZSEVİM : 25 EURO

2015 – Ali Ekber AKŞAHİN : 20 EURO

2015 – Veli İNCE : 10 EURO

2015 – Ali Agırdemir (Köln): 50 EURO

2015 – Kasım YILMAZ : 50 EURO

2015 – Hüseyin YILMAZ

(Filip - Fattey bibini torunu):50 EURO

2015 – Hüseyin ÇİFTÇİLER : 50 EURO

2015 – Avades ALTUN : 50 EURO

2015 – Ali İhsan UÇAR : 25 EURO

2015 – Seyit ÇAĞLAR : 20 EURO

2015 – Hüseyin AKKAYA

( Yeter Oğlu) : 20 EURO

2015 – Piri İLHAN : 50 EURO

2015 – Haydar ER : 50 EURO

2015 –  Hüseyin ÇAVUŞ

(Igdırlı):10 EURO

2015 – Naki ÖZSÜZ : 20 EURO

2015 – Mesut  İLHAN : 20 EURO

2015 – Hüseyin ÖKSÜZ

(Naki oğlu) : 20 EURO

2015 – TOPLAM : 1075 EURO

Bitti

2012 - Sayfası…

2015 Sayfası…


Fotoğraf Makine Kampanyası -2021

2021 - Ahmet ASLAN: 500 EURO; 2021-Ali ŞEN “Arguvan”: 500 EURO; 2021 – Zeynal AKDOĞAN: 200 EURO;  2021 – Ali ÖZACAR: 50 EURO; 2021 – Vahap İLHAN: 50 EURO; 2021 – Vedat İLHAN: 50 EURO;  2021 –Robert YANAR: 50 EURO; 2021 – Can YANAR: 50 EURO; 2021 – Özkan ÇAKIR: 50 EURO; 2021 – Ecevit ÇAKIR: 50 EURO; 2021 – Erol YILMAZ: 50 EURO; 2021 – Abbas YÜCEL: 50 EURO; 2021 – Metin İLHAN: 50 EURO; 2021 – Hüseyin ÖZİLHAN: 50 EURO; 2021 – Zeynal ÜSTÜNER “Arguvan”: 100 EURO; 2021 – Eyüphan AKDOĞAN: 50 EURO; 2021 – Hüseyin AKDOĞAN: 50 EURO; 2021 – Hüseyin ŞENOL: 50 EURO; 2021 – Ali Ekber GÜLER: 50 EURO; 2021 – Hüseyin YILMAZ-Ali oğlu-: 50 EURO; 2021 – Oktay TURAN “İğdirli”: 50 EURO; 2021 -  TOPLAM:2150 EURO; 2021 – Latife ile Hüseyin GÜN “İstanbul” 1 ad. Video çekim için aydınlatma LED:1250.TL. ; 2021- Yusuf EROL: 200 TL; 2021 – MAKİNE VE LED AYDINLATMA ALINDI. KITILIMCILARA TEŞEKKÜR EDERİM. www.aliseydi-sevim.com

Bilgisayar Alımı : 650 Euro - 2022

Almanya Ober-Ramstad'dan, isminin açıklanmasını istemeyen Değerli bir arkadaşım: 650 EURO     Seyit ÇAĞLAR arkadaşımın öncülüğü ile. İkisine teşekkür ederim.

DUYURU TAKVİMİ

HARİTA: MALATYA FETHİYE

Aliseydi SEVİM Aliseydi SEVİM
Hele bakın gömleğimiz ne taraftan yırtılmış?
Aliekber Pektaş Aliekber Pektaş
Gül-güle büyük, efsane insan, lider: Fidel Kastro
Seyit Çağlar Seyit Çağlar
DAR AGACINA ASTILAR SEYIT RIZAYI,NEYLEYIM – Seyit ÇAĞLAR

LUZÜMLÜ TELEFONLAR



Kınay Çiçekcilik: 0 422 323 86 76
Kınay Çiçekcilik: 0 542 368 10 03

Karmen Çiçekcilik:0 422 323 10 84
Karmen Çiçekcilik:0 542 210 16 69

Sahan Yemek: 0 422 325 29 30
Sahan Yemek:0 530 227 02 79

Orhan Yemek: 0 422 336 88 22
Orhan Yemek: 0 533 720 20 09

Gülüstan(Sevim) Kuaför: 0 422 322 81 65
(Aliseydi) Karakaş Emlak: 0 422 324 20 60

Yazıhan Belediyesi: 0 422 751 40 54
Kaymakamlık Makamı: 0 422 751 42 12
Yazıhan Maliye: 0 422 751 41 12
Yazıhan Tapu: 0 422 751 42 00
Yazıhan Hastahane: 0 422 751 41 05
Yazıhan Nüfus: 0 422 751 42 30

Ziraat Bankası /Yazıhan:  0 422 751 44 03
Emlak / Nihat GÜLER: 0 422 325 15 34
Mobil: 0 532 794 24 02

Yazıhan Emlak / Kaya Emlak
Süleyman KAYA: 0 537 380 05 04

MASKİ
Malatya Su İdaresi
Arıza: 185
Genel Müd. :377 74 44
444 51 44

Elektrik Arıza
444 91 86

Telefon Arıza ve Bilgi
444 1 444

İnternet Arıza

444 1 375







FACEBOOK

Sık Sorulan Sorular

Sitemizin güncellenmesi devam etmekte.

2011 yılından bu güne kadar olan veriler işlendi; Açılmayan videoların sebebi, o videoların bulunduğu hesabımızı Youtube’nin silmesinden dolayıdır.

2011 yılı öncesine ait olan verilerin işlenmesi zaman alacak. Fakat hemen hemen geçmişe ait olan resimlerin tamamının kopyası var. Yakında onların tamamına nasıl ulaşacağınız açıklanacaktır.

Aradığınız eski haberleri bulmak için: Sayfamızın üst ve alt kısmındaki menüde “Arşiv” linkini tıklayınız. “Anahtar Kelime” karşılığına aradığınız haber başlığından bir iki kelime yazın, “Haber Ara” yı tıklayın.

Aradığınız kelime başlıkları sıralanacaktır. Büyük harfle aradığınızı bulamazsanız, küçük harflerle yazın.

Başka bir yolla “Google” ye yazıp arayın. Google sitemizdeki haberi bulur. Bütün bunlara rağmen aradığınız bulamazsanız,

Sitemizin alt ve üst kısmındaki "İletişim" menüsünü tıklayıp, bana mesaj gönderiniz.

Yazar isimlerinin sıralanması otomatik olarak, en son yazan yazarın en üste gelmesi şeklinde oluşmaktadır

Site Sloganımız: 2005 - 2024

2005 &  2024
www.aliseydi-sevim.com
aliseydisevim@gmail.com 

Otobüs Seferleri

                     OTOBÜS SEFERLERİ

         MALATYA                               FETHİYE

                                                          06,10

          07:15                                       08:30

          09:45                                       11:00

         13:30                                        14:45

         16: 00                                       17:00

         18:30                                        19:45

Tüm videolar

  Prof.Dr. Sinan CANAN
 

Prof.Dr. Sinan CANAN

İzlenme:8152

   
  Mutlu Olmak: Özgür Bolat at TEDxIhlasCollegeED
 

Mutlu Olmak: Özgür B

İzlenme:8254

   
  Prof. Dr. Acar BALTAŞ
 

Prof. Dr. Acar BALTA

İzlenme:7552

   
  DOĞA İÇİN ÇAL 4 - ALYAZMALIM SELVİ BOYLUM - HD
 

DOĞA İÇİN ÇAL 4 - AL

İzlenme:17958

   

Ayın Şiiri


Şerefle bitirilmesi gereken en asil görev hayattır.


Bir lokma ekmek ( ve zevk) için şerefini çiğnetmeye;


bir anlık eğlence için servetini tüketmeye,


bir zamanlık mevki için el ayak öpmeye,


insanları ezip geçmeye,


günlük menfaatler için onurunu terk etmeye,


bir kısım insanlara kızıp


tüm insanlara düşman olmaya değmez bu hayat!



Can Yücel


Mydeign Haber Temaları -http://habersitesikur.tk

Fethiye'nin Dünyaya Açılan Penceresi
Ekstrafikir.com mydesign haber temasıdır.