PKK, PYD, YPG ve Emperyalizm...
Sert determinasyon (Uluslarının kaderini tayin hakkı), ulusal bağımsızlık, özgürlük, eşitlik, çoğulcu, çok sesli ve katılımcı demokrasi, laik, sosyal hukuk devleti vb… Bu kavramların emperyalizm ve halklar için anlamı ve maliyeti ne?
Prof.Dr. Mahir KAYNAK, her ideolojik mücadelenin beklenenin dışında siyasal, ekonomik ve toplumsal sonuçları olur demişti…
Benim yorumum açısında bir örnek: 1980 öncesinde ki sağ sol ideolojik çatışmalarına ve sonuçlarına bir bakalım. Öyle bir ortam yaratıldı ki, “Bi taraf olmayan bertaraf olurdu.” Gerçi bir taraf olanda diğerleri tarafından bertaraf edildi. Bu ideolojik çatışma sonucunda sağ-sol, Türk, Kürt, Alevi-Sünni bir birlerini bertaraf etmekteydi. Sonuç: on binlerce insanımız öldü. Yüz binlerin hayatı karardı. Darbe yapıldı, Yunanistan Natonun askeri kanadına, Türkiyenin onayı ile girdi. Devlet kademelerini sol, sağa ve muhafazakarlara kaptırdı.
Komünistler Moskova’ya denirdi. Fakat komünistler dahil bütün diğer çatışan ideolojik fraksiyon üyeleri darbe olunca Moskova’ya, faşist ve şeriatla yönetilen ülkelere değil emperyalist ülkelere kaçtı. Bir solcudan çıkan kurşun ile bir sağcıdan çıkan kursunun otopsi incelemesi sonucu, aynı silahtan çıktığı vakalar da oldu. En amansız soru ne biliyor musunuz? 11 Eylül 1980 gecesine kadar bir birleri ile kanlı bıçaklı olan örgütler, 12 eylül 1980 sabahı ıslık çalınıp maç bitirilmiş gibi durdu(rul)du. Bu bana, bir ıslıkla maçı başlatan, yada alevlendiren güçler, vakit doldu deyip tekrar bir ıslık çalarak maçı bitirdiler, gibi geliyor. Bunun ekonomik, siyasal ve toplumsal diğer götürülerini ise aşağıdaki veriler ışığında bir kez daha değerlendiriniz, lütfen.
“Türk Hava Kurumu (THK)Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ünsal Ban, son 30 yılda ...:
"Teröre(1984 - 2013 dönemi PKK terörü kastediliyor. a.s.) harcanan 350 milyar dolarla, Türkiye yeniden inşa edilebilirdi. Hesaplamak güç olsa da; 117 Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Boru Hattı, 87 Atatürk Barajı, 100 Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 70 Marmaray, İstanbul'a yapılacak 3. havalimanı özelliklerinde 35 havalimanı, 11 Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), 8 Kanal İstanbul Projesi, 52 bin 500 adet 24 derslikli okul, 3 bin 60 tane 400 yataklı tam teşekküllü eğitim ve araştırma hastanesi yapılabileceği düşünüldüğünde, devletimizin ve halkımızın kaybının ciddi boyutlarda olduğu görülmektedir."(ekonomihaber.com. 06/04/2013)
Basit bir (yıllık %10) birleşik faiz hesabı yapınca, bu para dolar olarak Türk bankalarında 1990 -2000 yılları arasında on yıl kalsa idi bir trilyon dolar gibi bir rakama ulaşıyor.(Bu rakamı bu günkü TL. para birimi olarak hesapladığımızda ise katrilyonlar mertebesine ulaşıyor.) Bu dudak uçuklatıcı bir rakam, esefle konuşulacak bir konu ve bir ülke için büyük bir kayıptır.
Ya bu para yatırıma gitse idi? İddialı bir söz; ama Türkiye bir Türkiye daha olabilirdi.
İnsan kaybı: Faili meçhuller ile yüz bin civarında olabilir. Terör sebebiyle gazi, yaralı, sakat vb. en az ölüm sayısı kadardır. Yüz binlerce ailenin düzeni bozuldu, milyonlar yerinden yurdundan oldu.
Gündemimiz…
Kılıçtaroğlu: Diktatör, dedi. Bahçeli 83 Kerkük, 84 Musul, dedi. Ankara da bir bomba patladı… İstanbul’da bir bomba patladı… Şemdinlide PKK’nın döşediği bir mayınla...şu kadar asker şehit oldu. Şehidin cenaze töreninde on binler: “Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez,” sloganı ile yeri göğü inletti. Başbakan, son terörist kalana kadar, silahlı kuvvetler operasyonlara devam edecek, dedi. Cumhurbaşkanı: Eeeey Hollanda, Eeey: Almanya, dedi. Kıvanç Tatlıtuğ sevgilisi ile bir bardan çıkarken görüntülendi. Bülent Ersoy’ son kostümüyle tavus kuşu ile karıştırıldı…
Şu habere bir bakalım!
“Malatya Ticaret Borsası Başkanı Gürsel Özbey, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Malatya kayısısının Türkiye'nin milli ürünlerinden biri olduğunu hatırlattı.
Özbey, 2015-2016 sezonunda 76 bin 548 ton kuru kayısı ihraç ederek 322 milyon 86 bin dolar gelir elde etmelerine rağmen, 2016-2017 sezonunda 86 bin 255 ton kuru kayısı ihraç ederek 273 milyon 421 bin dolar döviz girdisi sağlayabildiklerini kaydetti.” (Kaynak: TGRTHABER.COM)
İhraç edilen kayısı birinci sınıf olanı. İç piyasa ve meyve suyu sanayinde vb. kullanılan kayısının ise ihraç edilenin en fazla yarısına yakın bir tutar olabileceği belirtiliyor. Bu hesaptan yaklaşık üç yüz milyon dolarlık kısmı ihraç, yüz elli milyon dolarlığı ise diğer alanlarda kullanılan kayısıyı ise yüz elli milyon olarak aldığımızda ortalama Malatya’nın bir yılda 400 - 450 milyon dolarlık kayısı değeri ürettiğini söyleyebiliriz.
Bu rakam yaklaşık 40- 50 bin ailenin bir yıllık emeğinin bedelidir.
Gelişmiş, başka bir deyimle emperyalist ülkelerin katma değeri yüksek, yüksek teknoloji ürünlerine bir bakalım.
1 Kğ altın ortalama 42.000,00(kırkikibin)dolar
1 Kğ. cep telefonu micro cipi: 85.000(seksenbeşbin) dolar.
1 Ton. cep telefonu micro cipi: 85.000.000 (seksenbeşmilyon) dolar.
4.3 Ton micro cip 450.000.000(dörtyüzellimilyon) dolar.
Malatya'nın bir yıllık ürettiği kayısı bedeli: 450.000.000(dörtyüzellimilyon) dolar. Başka bir deyimle “bir kamyonet” yüksek teknoloji ürünü micro cip bedeli, Malatya’nın 40-45 000 ailesinin bir yılda ürettiği değere eşit.
Tarımdaki verimliliğimiz ne?
Hollanda'nın 2016 yıllındaki tarım ihracaatı rekor kırarak 85 milyar euro oldu. Türkiye 2016 yılında 17.1 milyar euroluk tarım ürünü ihraç ederken Hollanda'nın yüz ölçümü Konya'dan sadece 3 bin kilometrekare daha büyük. İhracat rakamları arasındaki büyük fark ise şoke etti.(Sözcü gazetesi web:Can Mumay - 21 ocak 2017)
Hollandanın toplam nüfusu on yedi milyon civarı. Seksen milyonluk Türkiyenin Tarımla iştigal eden nüfusu yaklaşık yirmi yedi milyon.
Tarımda böyleyiz. Peki, eğitimde nasılız?
“(PISA) sınavının sonuçlarına göre, Türkiye 72 ülke arasında 50. sırada yer aldı. Uluslararası PISA testi sonuçlarına göre, Türkiye'de ki öğrenciler bilim, matematik ve okumada OECD ortalamasının altında kaldı.”(BBC)
PİSA 2015 Sıralaması (Emin ÇAPA - CNN)
KORE TÜRKİYE
MATEMATİK : 7 49
FEN : 11 52
OKUDUĞUNU ANLAMA : 7 50
CNN’in değerli araştırmacısı Emin ÇAPA’nın Güney Kore ile Türkiye mukayesesi programından bir kaç rakam, sanayi ve yüksek teknoloji aşamasında nerede olduğumuzun cevabı olması açısından aktarıyorum.
SANAYİ ÜLKELERİ SIRALAMASI
1970 1980 1990 2000 2010
KORE 42 27 12 7,5 5
Türkiye 26 28 19 18 16
Aşağıdaki veriler IMF kaynaklarından aktarılmaktadır. 1980 yılında Türkiye ile Güney Kore’nin GSMH tutarları, bir başka deyimle ekonomik büyüklükleri Türkiye lehine iken, 20-30 yılda nereden nereye varılmış yada varılmamış. 2022 Projeksiyonu da IMF’nin. Örnek: Güney Kore’nin 2022 beklentisi bir trilyon sekiz yüz milyar dolar.
1980 2000 2010 2016 2022
64 533 1.014 1.410 1.800 KORE
94 226 731 863 1.030 - TR
Bir kaç ülkenin 1990 ile 2015 yıllarındaki yüksek teknoloji ihracatı aşağıda gibidir- milyar dolar.
YÜKSEK TEKNOLOJİ İHRACATI
1990 2015
ÇİN : 4,3 554,30
ALMANYA : 47,5 185,60
ABD : 89,00 154,30
TR: 0,1 2,3
YÜKSEK TEKNOLOJİ İHRACATI
1990 2000 2010 2015
GÜNEY KORE : 11,00 54,3 93,00 126,5
TÜRKİYE 0,1 1,1 1,7 2,3
Aşağıdaki veriler ülkemiz kaynaklı. Bu verilere IMF’nin itirazı var. Sizin 4.7 milyar dolarlık yüksek teknoloji ihracatı dediğiniz ürünlerin bir kısmı yüksek teknoloji değil diyor IMF. Sizin doğru yüksek teknoloji ihracatınız 2,3 milyar dolar diyor.(Emin ÇAPA)
TÜRKİYE’NİN YÜKSEK TEKNOLOJİ İTHALATI VE İHRACATI
İhracat İthalat
2003 2,9 8,4
2005 4,1 13,5
2007 4,5 17,5
2010 3,6 21,1
2016 4,7 28,36
BİR YILDA MİLYAR DOLAR HARCAMA BAŞINA KARŞILIK PATENT SAYISI:2016
MİLYAR Dolar Patent Sayısı
GÜNEY KORE: 51,20 178,656
TÜRKİYE: 9,60 3,142
1 MİLYON KİŞİ BAŞINA DÜŞEN AR-GE PERSONELİ SAYISI:
KORE : 64.456
TÜRKİYE : 1,168
Son iki veriyi şu şekilde değerlendirebiliriz. Türkiye’de ki bir milyon kişiye karşılık bin yüz altmış sekiz mucit düşüyor ve bu mucitlerimiz yılda üç bin yüz kırk iki adet yeni bir buluş yapıyor. Kore’de ise bir milyon kişi başına altmış dört bin dört yüz elli altı mucit düşüyor ve bunlar yüz yetmiş sekiz bin altı yüz elli altı buluş yapıyor bir yılda.
Biz yetmişlerde, emperyalizmin(yalnızca) geri kalmış ülkerin yer altı kaynaklarına el koymak ve bunları kendi çıkarları doğrultunda işleyerek karlanmak, böylece sömürmek istediklerini, sanırdık.
Oysaki olay daha komplike ve bizi aşarmış!..
Mesela:Irak savaşının ABD’ye maliyeti iki trilyon dolar kadarmış… Irak’ın Merkezi yönetimi daha çok Şii olan İran ve onun ardındaki başka emperyalist güçlerin elinde. Barzani’nin hakim olduğu Kuzey Irak Bölgesi esas itibariyle ABD’nin “hakimiyeti ve korumasında.” Uluslararası Atom Enerji Ajansı Başkanı, Irak topraklarındaki petrolün on yedide biri Kuzey Irak, Barzani bölgesinde diyor.
Veriler böyle olunca: Dünyanın en çok Nobel Ödüllerini almış, dünyanın en büyük Üniversitelerinin olduğu, dünyanın en büyük AR-GE faaliyeti ve patent üreticisi, dünyanın en zengin ve askeri açıdan en güçlü ülkesinin buraya iki trilyonluk harcama yapması, kendi yararları açısından “hatalı karar” olamaz...
Yani benim gibilerin, seksen öncesinin kafası ile bunu izah edebilmek mümkün değil.
Bunun bir çok sebebi vardır.. Fakat konumuz açısından bizim cevap aradığımız soru: Emperyalizm buralara, bu topraklarda yaşayan halkların bağımsızlığı, hakkı hukuku, kalkınması, refahı… için mi, yoksa “emperyalist bir projenin” gereği olarak mı, oralarda ve buralarda, olduğudur?
Sonuç: Dünya nano, yüksek teknoloji ile bire bin, yüz bin değer üretirken, onlar bizi yukarıdaki gündemler ile meşgul edip uyutur ve bu ülke insanın kazancını bu ülkenin kalkınmasına imarına harcamak yerine kendi ürettiği şeylere ve silaha harcattırarak kazanıyorlar. AR-GE, patent, teknoloji, yazılım... eğitimin reformu gibi şeyleri düşünmemize ve uygulamamıza fırsat vermiyorlar. Gelişmemek sürekli müşteri olmak ve bağımlılık demektir. İşin can alıcı olan püf noktası ise: Gelişmek, müşteri olmaktan çıkmanın ötesinde, onların müşterisini ellerinden almak ve karlarının azalmasına ve küçülmelerine sebep olmaktır. Yani ekmeklerine göz dikmektir. Yani, ekmeklerine göz dikenin gözlerini bundan, ön alarak oyuyorlar...
Yukarıdaki bilgilerin ışığında soruyu bir kez daha soralım: Emperyalizm buralara, bu topraklarda yaşayan halkların bağımsızlığı, hakkı, hukuku, kalkınması, refahı… için mi yoksa “emperyalist bir projenin” gereği olarak mı oralarda ve buralarda bulunuyor?
Uluslar arası büyük kuruluş ve simaların 2030-2050 projeksiyonlarına baktığımızda ABD, Kore, Çin, Hindistan’ın… yine ekonomik büyüklük ve yüksek teknolojide zirvelerde olacağı yönünde, görüş beyan etmekte.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi, ucuzlaması ve yaygınlaşması ile petrolün 30-40 yıla kadar tahtından indirileceği tahmin edilmekte. Bir yazarın dediği gibi: nasıl ki Taş Devri taş bitti diye bitmedi ise Petrol Devride petrol bitmeden bitecek. Sınırlar hızla anlamını yitirmekte. Büyük ülkeler dahi kendi çıkarlarını korumak için AB gibi birlikler oluşturmaya devam etmekte, edecek. Büyükler daha da büyümek için birlikler kurarken bizleri bölüp parçalayıp yönetiyorlar. Buna da bağımsızlık, özgürlük diyorlar(!?), bize de dedirttiriyor, yutturuyorlar.
PKK için harcanan 11 adet GAP değil, 1 adet GAP(Güneydoğu Anadolu Projesi - Ağırlıklı olarak Atatürk Barajı Sulama sistemi) gerçekleşse idi, milyonlarca insan aş iş sahibi olacaktı. Bunun gibi diğer paralarda bu ülke insanına harcansa idi, kim kazanacaktı? Türk’te, Kürt’te… kazanacaktı. Ama şimdi hepimiz kaybediyoruz… Öyleyse kim(ler) kazanıyor? Kimler kazanmakta ve kazanmaya devam edecek?
Evet, yeni bir çağa girmekteyiz, bunun onlarca ismi var biri de ROBOT ÇAĞI. Sınırların hızla anlamını yitirmekte olduğu, büyük devletlerin de daha büyük ve güçlü olabilmek için birlikler oluşturmaya çalıştığı bir (Nano Teknoloji) çağda, devrimler, zaferler, başarılar, kazançlar… kısacası ülke insanına hizmet, ele silah almakla değil, (her ülke kendi kaynakları oranında) belki ABD gibi AR-GE’ye yılda 360,70(üçyüzaltmışmilyaryediyüzmilyon) dolar harcayarak ve 487,232 adet patentler alarak (buluşlar yapmak) ve bunları da insanlığın yararına kullanabilmekten geçer.
Durumumuz o kadar da kötü değil. Bir örnek: “Bilkent Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma Merkezi (NANOTAM) Başkanı ve AB-MikroNano şirketinin Genel Müdürü Prof. Dr. Ekmel Özbay, Türkiye'de Ar-Ge sonucu geliştirilen galyum nitrat temelli çiplerin ticari ürün olarak üretiminin yapılacağı bir (ASELSAN’a ait- a.s.) fabrikanın kurulduğunu bildirdi.
Prof- "...Patatesin fiyatına dün baktım 2 TL civarındaydı. Patatesi özellikle Rusya'ya satıyoruz ve katma değeri, yüzde 200 dolayında. Arabanın kilosu 10-15 dolarda. Bunun katma değeri yüzlerce. Ama nanoteknoloji temelli 10 gramlık bir çip yaptığınız zaman 10 bin dolar harcıyoruz ama satıldığında 100 bin dolar ediyor. Kilosu ise 10 milyon dolar. Patatesin 10 milyon katı. Yani Türkiye olarak biz orta gelir uçurumundan bu tür teknolojilerle çıkacağımızı düşünüyoruz." (www.hurriyet.com.tr -2014 )
Birde buradan bakın!..
a.s.
18 Ekim 2017