RESİM ALBÜMÜ İÇİN BU SATIRI TIKLAYINIZ. MALATYA 1 MAYIS 2018
2009 yılının 26 Nisanın da İşçinin ve Emekçinin Bayramı 1 Mayıs'ın Resmi Tatil olması Maddesi Meclisten geçti. Meclisten geçen Maddelerin Kanun olabilmesi için, Cumhurbaşkanına havale edilmesi ve Cumhurbaşkanınca da onanması zorunludur. Ayın son gününün önceki günü Cumhurbaşkanı Maddeyi onayladı ve onama kararı Resmi Gazetede yayınlandı. Yani ilgili karar resmen Kanunlaştı. Yarin “Resmi Tatil” olması gereken gün: 1 Mayıs.
Rahmetli Battal YILMAZ Başkan Vekili. Yarin işe gelecek miyiz, yoksa gelmeyecek miyiz? Battal abiden tın yok. Edemedik, arkadaşlarla toplandık Başkan olan Battal abinin yanına gittik. Birimiz sorduk.
- “Gardasım, Cumhurbaskanı onaylamıs olabilir…” (Rahmetli “ş”leri “s” olarak telaffuz ederdi.) dedi ve bir es verdikten sonra, sözüne: “Fakat burada da bir baskan, var!”diyerek sözüne devam etti.(Allah rahmet eylesin, sever sayardık.)
Bu cevap bana, iki profesörün sık sık ülkemizdeki bu gibi olaylar ile batılı bir zihniyeti mukayese etmek için, “Bu sözleri İngilizceye çeviremezsin.” demeleri aklıma geldi. Bir yörenin ve zamanın kültür, inanç ve zihniyeti, kelimeleri belirler. Heidegger “insan dil içerisinde doğar,” der. Başka bir deyimle, Avrupa da bulunan bir kamu idaresinde görevli olan atanmış seçilmiş, aynı çağda da olsa Kanunlar karşısında bu türden kelimeler kullanmazlar. "Burada da ben varım," sözünü anlayamazlar. Belediyede çalışmamın 21. yılındayım. Her seçilmişte bu tür cümleler kurma potansiyelini görmekteyim.
Atatürk’ün yaptığı (1925)Kılık Kıyafet -cübbe, sarık..- Devrimleri’ne, bu kapsamda da Şapka Devrimi’ne itiraz edenler şöyle der: “Sarığı çıkarıp fesi, lengeri fötrü şapkaya, kasketi(köylü şapkasını) başa takmak ile kafalarında değişeceği, modernleşeceği, çağdaşlaşacağı sanıldı,” derler.
İstanbul, Erzurum, Sivas, Kayseri , Maraş ve Rize’de Kılık Kıyafet Devrimlerine karşı (gerici) direnişler görüldü ve bunların bastırılması ve sonucunda tutuklananların bir kısmı İstiklal Mahkemeleri maharetiyle idama mahkum edildi ve infazları da gerçekleştirildi.
Anadolu'nun ücra bir köşesinde, şehirden uzakta dağlık alandaki üç beş evlik bir mezrada çift ve çubuk, lastik ayakkabı, şalvar ve çarıklı ve üç beş koyun keçi ile hayatını sürdüren ve okur yazarlığı yok yada ilkokul terk bir eğitimli ile (metropol bir)şehirde yaşayan kapısında Mercedes, ayağında dünya markası potin, sırtında elbise, boynunda kravatı ve kapı gibi diploması olan akıllı evlerde oturan makam mevki, mal mülk sahibi “Modern Kılıklı” bir zatı muhterem arasında ne kadar zihniyet farkı var? Bir çok açıdan temel duruşları aynı.
Dellaloğlu: “Bu ülkede Galatasaray Lisesi, Robert Koleji mezununun demokratlık seviyesi, Gaziantep’te İmam Hatip Lisesi mezunu, eşi başörtülü bir AKP seçmeni, ortalama bir KOBİ sahibinin demokratlık seviyesinin üstünde değildir.(Zamanın İçinden Dışından)” der.
Yasal ve kurumsal açıdan Türkiye’nin pek de bir eksiği yok. Darbelerle iniş çıkışlar olsada. Yani “demokrasimiz var fakat demokratımız,” yok. “Demokratsız bir demokrasimiz” var. “Demokrasi ancak, demokrat yurttaşların varlığı - çoğunluğu teşkil etmesi- ile mümkündür,” der Dellaloğlu.
Bizler çağdaşlaşmayı, batılılar gibi giyinme, yeme içme ve onların sahip oldukları -ithal edip- satın alınabilir şeyleri satın alıp kullanmaktan ibaret sandık. Batılılar kadar maddi zenginliğe sahip olmak ve tüketim alışkanlıkları edinmek, bizi ancak kapitalist sistemin fanatik tüketici müritlerine çevirir.
Sosyoloji Profesörü F.Besim Dellaloğlu: “Demokrasiyi, kültürü vb. çağın maddi ürünleri gibi ithal edemeyiz. Zihniyet, kültürel değişim yaşayarak öğrenilir ve kuşaklar boyu değişerek, dönüşerek gerçekleşir,”der.
Atatürk’ün, Cumhuriyetin en başarılı olduğu devrimlerden biridir: “Kılık Kıyafet Devrimi.” Bırakın cübbeyi, sarığı, fesi, şalvarı, çarığı… Kasketi, lengeri fötr şapkayı bile çıkardı bu halk. Kılık Kıyafet olarak tam bir batılı, çağdaş bir görüntü sergilemekte. Hala bireyselleşemedi; kafa cemaatçi ve biatçı. Ulus devlet anlayışından çok ümmetçi. Sosyal ilişkilerinde feodal. Bireyin diğer bireyle ve toplumla, devletle ilişkilerinde anayasa, kanun, yönetmelik, tüzük… vb. tanımazlığı hala kronik bir vaka olarak göz önünde… Anadolu’nun en ücra köşesinde de metropol de de, kanun benim diyenler azımsanmayacak kadar çok.
Anadolu'nun kırsalındaki belde Bld. Başkanı, Vekili, bir köy yada mezradaki muhtar, aza yada çevreli, güçlü birileri böyle(burada da ben varım diye) konuşabilir. Örnek: Ankara’da yasaları, hatta Anayasayı ihlal eden en üst düzeyde vekillerimiz olmadı mı? Hatta, beklentisine göre karar vermedi diye “Derhal bu Anayasa Mahkemesi kaldırılsın,” diyen bu halkın vekili olan siyasi liderler çıkmadı mı 21. yy. bu ülkede?
Hayat bir film olsaydı ve çekim sürecinde yazım, yönetim, yapım.... ekibi bu böyle olmadı. Bize yakışanı yapalım. Bu senaryoyu değiştirip söyle yazalım “bu hayat filmini” dese nasıl olurdu?
Personelin makam odasına süklüm püklüm, bir müşkülü varmış gibi girişini, idareci onların gözlerinden okuyor ve tevazu ve tebessümle onalrın gözlerine bakarken, “buyurun, lütfen oturun,” diyerek koltukları işaret ediyor. Zile basıp çay ocağındaki arkadaşımıza, “buraya beş çay getirir misiniz? Haa, kendinize bir çay alın,”diyor. Çaylar gelince kapıyı kapatıp başkan, “biraz sohbet edelim,” diyor ve oturuyor.
“Arkadaşlar haberleri bende dinledim. 1 Mayıs Emekçi Bayramının Resmi Tatil edildiğini biliyorum. İnsanlık bu noktaya kolay gelmedi. Çok büyük bedeller ödedi. Yoksulların, işçilerin günlük çalışma saatlerinin12 saatten 8 saate, haftalık iş günlerinin 6 günden 5 güne indirilmesinin devletler tarafından hak olarak kabullenmeye başlanmasının üzerinden henüz 120 yıl geçti.
Köleliğin kaldırılması mücadelesine (1865) ABD de Abraham Lincoln'un büyük katkısı olmuştur. Avrupa’da ise İngiltere'den sonra Osmanlı İmparatorluğu 1857 yılında köleliği yasakladı. Daha 150 yıl öncesine kadar, bu topraklarda kölelik serbestti. Milletler Cemiyeti (sonraki ismi : BM) Köleliği bütün dünyada 1926'da yasakladı. Yani bir asır öncesine kadar bu dünyada kölelik serbetti, arkadaşlar.
Bizde insanız. İnsana, insanlığın asırlarca büyük, çetin mücadeleler sonucunda ve ağır bedeller ödeyerek elde ettiği bu kazanımlara saygı duyma, hatta bu kazanımlarını savunmak yakışır. Bir insanın insan hak ve hukukunu savunmak, sonuç itibariyle kişinin kendi hak ve hukukunu da savunmaktır.
Aristokrasilerin, Monarşilerin yıkılıp ulus devletlerin kurulması ve yönetiminin "cumhuriyet ve demokrasi" olması da insanlık tarihinin gelişmiş en son kazanımı ve rejimidir. Cumhuriyet kralların, ağaların, beylerin, aşiretlerin, asillerin efendilerin, kölelerin, ağaların, marabaların, tebaların, kulların olmadığı (yasa karşısında eşit haklara sahip yurttaşların olduğu) bir rejimdir..
Artık Demokratik, Laik, Hukuk devletinde yaşayan ve yasalar karşısında eşit olan özgür yurttaşlar var bu ülkede. İdareci, kanunlardan yetkisini almayan hiçbir yetki kullanamaz, hiçbir görev alamaz ve görevlendirme yapamaz. Hak ve yetkileri kanunlar belirler. Biz seçilmişler ise, siz yurttaşların seçtiği ve görev süresini, yetkilerini kanunlara dayanarak yerine getirmesi gereken sizlerin “Vekil” memurlarıyız. “Asil-asl” olan yurttaştır, sizlersiniz.
Bir Vekilin göreve geldikten sonra kendisini asil(asıl) sanması, kaynağını kanunlardan almayan yetki kullanması, hakları kanunlara aykırı ihlal etmesi, görevi kötüye kullanmaktır. Bende görevlerini, yetkilerini kanunlara göre kullanması gereken "bir seçilmiş vekil," idareciyim. Sizde kanuni bir hakka sahip birer yurttaşlarsınız; dolayısıyla bu kanuni hakkınızı bana sormaya lüzum olmadan kullanabilirsiniz - olağanüstü istisnai durumlar saklı kalmak kaydıyla.
Mahkeme kadıya mülk değil arkadaşlar. Bizde bu mülkün geçici görevlileri, sizde. Anadolu irfanını dile getiren bir deyim vardır: Kulun gönlüne ağır gelen Hakk’ın gönlüne de ağır gelir; Kulun gönlüne hoş gelen Hakk’ın gönlünede hoş gelir, diye. Bende kulun gönlüne hoş gelen şeyler yaparak bu geçici (makamda)görevimi yapmak ve Emri Hak vaki olunca (emaneti) canı hakka teslim ederek bu dünyadan (temiz olarak) göçmek istiyorum.
1 Mayıs Emekci Bayramınız Kutlu Olsun arkadaslar.
( Siz oynayacak olsaydınız bu hayat filminde; “kendinize nasıl bir rol” yazardınız?)
1 Mayıs 2021 / Fethiye
Aliseydi SEVİM