ÖNSÖZ
Değerli dostlarım;
2005 yılının ilk günlerinde Fethiyeliler Derneği adına yetkili olan Doğan / Ahmet Olgun telefonla beni aradı.
Dernek yönetim kurulu, bir kültür çalışmasının yapılmasını kararlaştırmış, Fethiye ile ilgili her bilgiyi bir kitapta bir araya getirme kararı almış.
Doğan / Ahmet Olgun tüm beklentilerini bir bir anlattıktan sonra Fethiye ile ilgili bu çalışmayı senin yapmanı istiyoruz dediler.
Bu onurun şahsıma verilmiş olmasından büyük mutluluk duydum. Bu bir güvenin ifadesiydi. O güvene layık olmaya çalışmalıydım. Aynı gün elimde mevcut olan Osmanlı dönemine ait tahrir kayıtlarını tarayarak işe başladım. Bu arada bulunduğum kentin, iki kütüphanesinin, aylarca her gün konuğu oldum. Sanırım beş yüzü aşkın kaynaktan Fethiye ve Fethiyeliler ile ilgili bilgi aradım. Yüze yakın kaynaktan da not aldım.
İşe başlamadan önce Fethiye’de bulunan bazı folklorik değerler ile kabile, oba adları, bana sürekli Hazar – Aral bölgesinden yola çıkan Türkmen – Alevi kümelerini araştırmaya itiyordu. Anadolu insanına nereden geldiği sorulduğunda, kısaca Horasan’dan diyor ve ötesini bilmiyordu. “Peki Horasan’dan geçen topluluklar nereden gelmiştir?” sorusunu hiç soran olmadı.
Yıllar yılı okuduğum kaynaklar kadar Fethiye için edindiğim özel kaynaklar da beni Deşt-i Kıpçak’a (Kıpçak Çölü) götürdü.
Oymak ve oba adlarını, söylenceleri, yörede yaşayan isimleri, çevre adlandırmalarını, önemsiz sanılsa da Sarıkız söylencesi ve Kaz (ı) gölünü, çocuk oyunlarını irdeleyince bir kez daha gördüm ki, yalnız Fethiyeliler’in değil, Anadolu Aleviliği içinde yer alan oymak ve obaların adeta tümüne yakınının çıkış noktası Deşt-i Kıpçak idi.
Bugün Hasan Badrık’a ad verenlerin yerini dünya haritasında parmakla herkese gösterebiliriz. Ancak bu noktaya gelmemiz inanılmayacak derecede zor oldu.
Elimizdeki kaynaklar alabildiğine kıt ve yetersizdi. Değişik kaynaklardaki bilgileri dama taşı gibi bir araya getirmek için hayli zorlandım. Ama sorumluluk duygum, bana sürekli “ara ve diren” dedi.
Fethiye’nin tarihine ilişkin bulabildiğim tüm verileri yazarak, sizden önce konusunda uzman arkadaşlara okuttum. Söyledikleri beni sonsuz mutlu etti. Aldığım olumlu enerji ile yedi ay kadar severek çalıştım.
Kitabın sonunda gördüğünüz kaynakçada bilgi alıp, dipnot düştüğümüz kitap ve değişik yayınlar kayıtlıdır. Oysa kaynakçanın en az beş misli kaynağı da, acaba bir şey bulabilir miyim diye taradım.
Ancak inanarak, severek, isteyerek, sorumluluk duygusu ile yola çıkıp bir “zor”u yendiğim için de bir o kadar mutluyum.
Eğer zaman uzun, ulaşım ve konukevi gibi sorunlar olmasaydı, Fethiye’de uzun bir süre kalıp antropolojik değerleri yakından ve daha içten tanımak isterdim.
Zor ve ulaşılmaz olan tarihi verileri, objektif bir yaklaşımla sizlere ulaştırmak hazzını yaşamak istedim. Bu uğraş, size duyulan sevgi ile sorumluluğun ürünüdür.
Her saha çalışması yapan insanın yaşadığı zorlukları ben de yaşadım. Amacım popülist bir yaklaşımla, bir ajitasyon kitabı yazmak olmadığından, hayli çok araştırıp, dikkatli yazmak zorundaydım.
Geçmişini doğru bilen, inancına, kültürüne sahip çıkan, komşu köy Fethiyeli’nin varlığının benim için de manevi bir kazanç olduğunun bilinciyle hareket ettim. Bu bilinçle yola çıktım.
Günümüzde Alevi topluluğu, tarihsel süreç içerisinde yaşadıklarımdan dolayı, sorunları çok olan bir kitledir.
Kaynak yetersizliği, mevcut kaynakların doğru değerlendirilmemesi, yazılı kaynaklardaki belgeler yerine, ortama göre değiştirilebilen söylencelere itibar edilmesi nedeniyle Dede Ocakları ile ilgili tartışmaların sonu gelmemektedir. Bu konunun aydınlatılması, bir ekip işidir. Onun için, Kızıldeli Seyid Ali Sultan ile Ali Seydi olgusunu, konuyu derinliğine araştırmış dostların uzun soluklu bildiri ve yazılarına bıraktım. Bu konu, tarihsel sürecin doğru bilinmesi ile çözülecektir.
Topluma önder ve örnek olmak gibi bir rolü olan herkesin, önce tarihini sonra inancını ve kültürünü çok iyi bilmesi gerekir.
Hacı Bektaş Veli’nin ilk öğüdü ARA –BUL. Doğru ararsak sonunda kendimizi bulacağız. Kendini bulmuş bireylerin birlikteliği, Fethiye’yi değil, dünyayı mutluluğa götürür.
Sanırım şimdi Fethiye’yi çok yönlü olarak bir çoğunuzdan iyi tanıyorum. Tanıdığım toplumun yüzyıllar ötesinden akrabası olduğumu bir kez daha gördüm. Dileğim bu kitabın tekrar tekrar okunmasıdır. Ayrıca kaynakçada adı geçen eserlerden temin ettiklerinizle, demirbaş bir Fethiye kitaplığı oluşturulmasında yarar görüyorum.
Fethiyeliler Derneği’nin bu kültürel çalışması örnek bir davranış. Bu davranış kalıbını daha da renklendirerek sürdüreceklerine inanıyorum. Çünkü onların, birlikteliğe bilgi ile varılacağına inandıklarını gördüm.
Kitabın yazımı sırasında çok sayıda Fethiyeli ve dışarıdan dostlarla bağ kurdum. Çok sayıda dostun yardımını gördüm. Bir zoru başarmam için, beni yüreklendirenler, konuk edenler ve kaynak kişi olarak bilgi verenler oldu. Herkes sağ olsun. Onlar da , ben de yarın birlikte büyüyecek olan çocuklarımız için yaptık ne yaptıysak.
Hz. Ali “Bilgi tükenmeyen bir hazinedir; akıl ise eksilmeyen, yıpranmayan bir elbisedir. Gerçekle savaşan alt olur gider.” diyor.
Eski ve köklü bir kültürün içinden gelen Fethiyeliler’i bir çatı altında toplayan Fethiyeliler Derneği, bilginin ne tükenmez bir hazine olduğunun bilincindedir.
Kitap içerisinde adları oymak ve oba adları ile örtüşen Fethiyeli dostların soyadından yola çıkarak bir değerlendirme yaptık. Bu değerlendirmede bazı soyadlarının öyle rasgele alınmadığını, eski lakapların ve oba adlarının da soyadı olarak alındığını / verildiğini biliyorduk. Bunlardan bazılarına çok yer ayırdık. Çünkü kaynaklarda bilgi çoktu. Bazı grupları ise sadece bilgi eksikliğinden kısa yazmak zorunda kaldım.
Fethiyeli – Tencili her can benim için değerlidir. Aynı topraktan gelen, aynı toprakta kader birliği eden Fethiyeliler, evlâtlarına dost bir komşu bırakmakla yükümlü olduğunu bilmek zorundadır. Derneklerin de işlevi burada başlar.
Üç yüz yıl öncesinden Derviş Mehemmed
“Gerçeğin aslın sorarsan
Biz muhabbetten geliriz
Kabdan kaba sürülürüz
Aşk ile hasıl oluruz.”
Sözleri ile anlayana ışık tutuyor.
Geçmişte bir adı Işık, Işıkçı olan Fethiyeli canların yönü, aşktan, sevgiden, muhabbetten yana olsun. Kitabın her satırını yazarken, bana duyulan güvenin hakkını verebilmek için çabaladım. Yedi – sekiz ayda bu kadarını yapabildim. Zaman ve ortam daha müsait olsa idi:
- Yaşayan ve Fethiye’de öne çıkan çok sayıda insanla konuşmak, daha çok yaşlı nine tanıyabilmek
- Müzik grupları ile ilgili daha fazla bilgi verebilmek,
- Yörede dokunan halı, kilim gibi ev eşyalarını tanımak,
- Yörede oynanan halk oyunlarının, Fethiye’de yaşayan varyantlarını görmek,
- Türkü ve deyişlerden, yaşlılar üzerinde etkili olanları derlemek,
- Kamber Dede’deki el yazmasını, günümüz dili ile özetleyerek sizlere sunabilmek,
- Cem uygulamaları ve semahları yazabilmek,
- Hazar- Aral’dan daha kuzeyi gezip, değerlendirmek
- Doğum, sünnet, düğün, ölüm, askere gidiş, kurban, adak gibi uygulamaları yazabilmek,
- Derviş Ali, Seyfi Koryürek, Sami İlhan örneğinde olduğu gibi Fethiye’nin yüz akı olan tüm dostlarla görüşebilmek,
- Davarların kulaklarındaki En’leri tanımak
Arı gibi gece gündüz taradım, zaman olsa daha çok kaynağa ulaşmak isterdim. Yazacak çok şey var. ama yedi-sekiz ayda bu kadar olabildi.
Kaynakta, Hasan Badrık, Bedrik, Badrik, Hısn Bedrik gibi değişik yazımlar dikkatinizi çekecektir. Bunlar yazım hatası değil, bilgi alınan kaynakta öyle yazdığı için yazılmıştır.
Kitapta özellikle tarihsel süreç kısa görülmesine rağmen birkaç aylık bir zamanda yazılabildi. Zamanın büyük bir kısmını Fethiye’nin dününe ayırmak zorunda kaldım.
Dostlar; eski bilgeler, erenler : “İnsanı insan eden bilinç değil, bilinci bilinç eden insandır.” , “Tek gerçek güçlü olmaktır.” , “Erdem bilgidir.” , “ Bilgelik, aklın tüzesi, ölçülülük duyguların tüzesidir.”,“Erdem yardımlaşmadır.” diyorlar.
Tüm peygamberlerin, erenlerin ve bilgelerin “OKU” sözü ile yola çıkacağız. Okumak ve öğrenmek gündelik yaşamımızın bir parçası olacak. O zaman bu eseri sizlere kazandıran, sevgiyi özümsemiş ve ne yaptığının bilincinde olan Fethiyeliler Derneği önünüze daha bilinçli eylemlerle çıkacaktır.
Unutmayın ki; “Bir olmadan iri olamazsınız”
Başarının yolu, bilgili, erdemli, ilkeli bir toplum yaratabilmekten geçiyor. Dernek de bunun farkında.
Yazacak, söylenecek daha çok şey var. şahsıma güven duyguları ile yaklaşan Fethiyeliler Derneği’nin güvenine layık olmak için kendimle yarıştım.
Eksiğim, noksanım hoş görüle.
Bu duygularla, başta Fethiyeliler Derneği yöneticilerine ve kitabı oluştururken ilişkiye girdiğim, konuk olduğum, bilgi aldığım tüm canlara sevgiler, saygılar sunarım.
Dileğim, “Yarına sevgi kalsın.”
Ali AKSÜT
EYLÜL 2005