’’Dindar’mı’’ yoksa ’’Tinerci’mi’’ yetiştireceğiz!

Sevgili okuyucular,

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, ‘‘dindar bir nesil‘‘ yetişdirmek için kolları sıvadıklarını, ilan etti. Hatta devamla, konuya ilişkin açıklama yapanalara kızgınlığını anlatmal için, ‘‘tinerci bir nesil‘mi yetiştirelim‘‘ diyerek, öfkesini belirtti.

Bir ülkenin başbakanı nın, toplumdaki ayrışmayı bu kadar muazam bir şekilde ifade edeceği aklıma gelmezdi. Böyle bir başbakanı, bir başka ülkede, gazete de ilan la ararsalar bulamazlar. Zaten bulunmaz, çünkü böyle bir açıklamadan sonra istifa eder. Tabi i, ülkemiz demokratik bir ülke olsaydı, Tayyip Erdoğan da istifa ederdi.

Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar sanki ‘‘dindar nesil‘‘ yetiştirmemiş de, şimdi mi, yetiştirecek. Türkiye Cumhuriyetin’de, toplumda zorunlu dayatmalarla asimileye tabi’i tutulmuş milyonlarla ifade edilen inanç grupları yok olmakla karşıkarşıyalar. Diyanet devlet eliyle, farklı inançları yok etme operasyonu değilmidir. Diyanet eliyle toplum zorla, ‘‘dindar‘‘ ve sadece sunni dindar olmaya zorlanmamışmıdır da, şimdi yeni operasyonların planlarını yapıyorsunuz.

Zaten topluma iki farklı kamptaymış gibi ayrışma görünümü verdiniz.Toplumu manipüle edilerek, Türk islam sentezi kıskacına alıp, tek tip insan yetiştirme uğraşına girmedizmi? Türkiye Cumhuriyetinin temel politikasını bunun üzeine oturtmamışmıydı?

Bir taraftan kemalist idelojiye dayanan, askeri disiplin kurgulamalarıyla oluşturulmuş, ‘‘ulu Türk‘‘ ‘‘bütün varlığım, türk varlığına armağan olsun‘‘ sentezi. Diğeri ise, devlet denetiminde yaratılmış ‘‘dindar‘‘ ‘‘dini bütün‘‘ gibi kurgulamaya dayanan, sunni islam sentezi. Türkiye Cumhuriyetinin temel olarak, insan yetiştirmede ve tek tipleştirme yaklaşımı bu değilmidir. Bu iki senteze dayanan 90 yıllık Cumhuriyet tarihi bunun açık kanıtı değilmidir. Yetiştirilen toplumsal yapı, kurgulanan sentezler, içi boş, sosyal yaşamdan kopuk, ‘‘tanrıya şükür‘‘ eden bir yapılanma değilmidir.

Toplumsal süreç, Aziz Nesin’in tesbitleini, ısrarla kanıtlayan bir yapılanmadır.Türkiye toplumu, devletin dayatmış olduğu bu idelojilerden yeterince muzdariptir.

Yeniden ‘‘dindar nesil yaratmak‘‘ adı altında yeni bir idelojik saldırı planları yapılmak istenmektedir..
Bu yapılanma da devlet dini olarak sunni‘lik, her zaman olduğu gibi, diyanetin dayatması ile topluma manüpüle edilmesi esas alınmıştır. Bu nedenle diyanetin toplum üzerindeki etkisi için gerekli olan, her bir şey yapılmıştır. Yıllık bütçeden devasa rakamlar, diyanetin başka inançları asimile faaliyetleri için ayrılmıştır.

Başbakan Tayyip Erdoğan, ‘‘dindar nesil‘‘ yetiştirmek arzusunda iken, toplumun kendisi, Tayyip Erdoğan gibi düşünmediği için ‘‘dinsizlikle‘‘ suçladığını farkındamı. Türkiye de farklı inançlarından dolayı on milyonlarca toplumsal katman, ‘‘dinsiz mi‘‘ oluyorlar, acaba? Toplumu tek, inanç, tek millet, tek dil ve tet, tek, tek, tek’lerle idare etmek ve sermayenin çıkarları doğrultusunda hizaya sokmak için uğraşlarınız yetmedimi. Sayın başbakan Toplumu, ‘‘tornaya sokma‘‘ uğraşınız beyhude olacaktır.
Bu ülkede, anadolu topraklarında, unutmayın ki, Aleviler de yaşamakta. Ermeniler, Süryaniler, Musevi, Hırıstiyan gibi topluluklarına mensup inanç sahipleride yaşamaktadır. Bunları yok sayarak, kendinize benzetmek istemeniz, asimile etmek için yoğun çabalarınız sonuçsuz kalacaktır. Cumhuriyet tarihi, zaten asimilasyonun dolu dizgin gittiği bir tarihtir. Yüzlerce yıllık kendinize benzetme, kendinizle aynılaştırma politikanız sonuç vermeyecektir.

Başbakan AKP grup toplantısı konuşmasında, ‘‘tinerci nesili mi‘‘ yetiştireceğiz söylemi, talihsiz bir söylemdir. İstemleri dışında tiner kullanan insanları, ‘‘hor gören‘‘ ‘‘aşağılayan‘‘ kendini ülkenin ‘‘efendisi‘‘ görenlerin mantığıdır. Bu mantık ve söylemler insanları rencide eden söylemlerdir. Efendiler, unutmayınki, ‘tinerci‘ veya tiner kullananlar, bu ülkede sizlerin yönettiği ülkede, Türkiye Cumhuriyetin de yaşamaktadırlar. Uzaydan bu topraklara ışınlanmadılar.

Övündüğünüz, ‘‘ileri demokrasi‘‘ ‘‘refah toplumu‘‘ ekonomik krizin ‚‘‘ teget‘‘ geçtiği, ‘‘dini bütün‘‘ insanların yaşadığı ülkede yaşamaktadırlar.
Dindar toplum, aslında üste, ‘‘büyükler‘‘ yani, Tayyip Erdoğan, çevresi ve sermaye grupları için, saray, gökdelen, han, hamam, yat, eğlence, yeşil dolar demektir.
Altta yaşayan, ‘‘küçük‘‘ olan toplumsal katmanlar için, imam lardır. İmam lar bu toplumsal katmanların dini ihtiyaçalarını karşılar. Tanrı ile kul arasında, ‘‘eiçilik‘‘ yaparlar.

‘‘Efendiler ve büyüklerde‘‘ yeşil dolarları toparlarlar. Başbakanın dindarlığı bunun sürekliliğini sağlamaktan başka bir şey ifade etmemektedir.
Ne hikmetse yeşil dolarların peşinden koşanlara, ‘‘tanrı yürü kulum‘‘ demiş. Fakir fukaraya ise, dua etmek ve her şeyi, ‘‘taktiri ilahi‘‘ olarak algılamak kalmıştır. Tanrının,‘‘elçisi‘‘ olduğunu iddia edenlerde, ‘‘tanrıya şükretmeleri‘‘ telkininden başkasını yapmıyorlar.

Ben burda bir noktanın altını çizmek isterim. İnanaların, inanç sahiplerinin, hangi dine ve inança sahip olurlarsa, olsunlar, saygı ile karşılanmasnı doğru bulmaktayım. Her toplumsal inanç grup ve birey‘in kendi inançlarını arzu ettikleri gibi yaşamaları kadar doğal birşey olmaz.
Benim siteminin, dini ve inanç ları, sermaye gruplarının çıkarlarına endeksleyen, din tacirlerine dikkat edilmesidir. Dikkat çekmek isterim!
Aliekber Pektaş
Kritikleriniz için: analizoku1@web.de
06.02.2012