Dersim tartışmalar, tartışmaların yarattığı tansiyon giderek ayak yükselmektedir. Birileri özür diliyor. Birileri, devlet başkanının özür dilenmesini talep ediyor. Birileri faşizan duygularını kabartarak, Dersimlilerin katliamı, ‘’hak ettiğini’’ utanmadan meclis kürsüsünden haykırabilmektedirler.
Başbakan, devlet geleneğinde, ‘’özür dilemek varsa, özür dilerim’’ narası ile herkese meydan okumaktadır. Aslında başbakanın amacı CHP lideri Kemal Kılıçtaroğlu nu köşeye sıkıştırmak. Bunu başarabilmek için, başbakan her türlü yolu ‘’mubah’’ görmektedir. Takkiye yapmakta usta olan başbakan Tayip Erdoğan’ın bu yolu ve yöntemi kullanmada usta bir oyuncu olduğu bilinmektedir. Aslında başbakanın samimiyetine inanmak isterim ama nafile! Başbakan Tayip Erdoğan her zaman olduğu gibi tribünlere oynamaktadır.
Malatya milletvekili Veli Ağbaba’nın 01.12.2011 tarihli TBMM kürsüsünden konuşmaları bu konuda manidardır.

“Ayrımcılık ve nefret konusunda tescili olanlar Dersim’le yüzleşemezler. Her fırsatta kin ve nefret kusanlar aynaya bakıp önce kendileriyle yüzleşsinler. “Alevilerin katli vaciptir.” diyen Ebusuud’u yere göğe sığdıramayanlar Dersim’le yüzleşemezler. Çoluk çocuk demeden Alevileri kılıçtan geçiren Kanlı Yavuzların, Kuyucu Muratların… Siyasi torunları Dersim’le yüzleşemezler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı sırasında Karacaahmet Cemevi’nin inşaatına kepçeleri, dozerleri sokanlar Dersim’le yüzleşemezler. Sivas’ı yakanlar, Maraş’ı insan mezbahasına çevirenler Dersim’le yüzleşemezler. Sivas canilerinin avukatlarını bakan yapanlar, milletvekili yapanlar Dersim’le yüzleşemezler. Bir siyasi partinin genel başkanının inancını, etnik kimliğini sorgulayanlar, miting meydanında yuhalatanlar Dersim’le yüzleşemezler. “
Veli Ağbaba nın altını çizerek vurgulamakta olduğu gerçeklerin, dikkatle, başlıklar altında incelenmesi gerekmektedir. Tabii bu gerçekleri incelerken, Kemalistlerin tek parti döneminde uygulamalarının politik literatür’de karşılığının faşizm olduğunu algılayarak ve bununla da hesaplaşmak durumundayız. Aynı orantıda, toplumsal olarak kendi geçmiş tarihimizle de yüzleşmekle karşı karşıya olduğumuz gerçeğini yadsımamalıyız.
Dersim ve 1937-1938 dersim katliamı bir gerçektir. Bu katliamın birinci derecede sorumlusu, Mustafa Kemal ve Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, dönemin yöneticileri olan, Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Celal Bayar, Fevzi Çakmak gibi Kemalist kadrolar katliamın sorumlularıdır.
Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti devleti, Kemalistler ve mirasçılıkla övünen CHP, dersimlilerden ve Türkiye halkından özür dilemelidirler.
Türkiye de yaşayan tüm toplumsal katmanlar, kendi vicdanıyla muhasebe yapmakla karşı karşıyadırlar.
Ülkemiz coğrafyasında yaşayan tüm toplumsal katmanlar, coğrafyamızda katliamlarla yüzleşmiş olsaydılar. Bugün yaşanan mevcut olumsuzluklar yaşanmayacaktı.
1915 Ermeni katliamıyla yüzleşseydik, Ağrı da Kürtlere karşı girişilen katliam yaşanmazdı. Ağrı ile yüzleşseydik, Koçgiri katliamı yaşanmazdı. Koçgiri katliamı ile yüzleşseydik, dersim katliamı yaşanmazdı. Dersim katliamı ile yüzleşseydik, 6—7 Eylül 1955 katliam girişimleri yaşanmazdı. 6-7 1955 Eylül le yüzleşseydik Malatya, Çorum, Maraş katliamları yaşanmazdı. Malatya Maraş, Çorum’la yüzleşseydik, Sivas, İstanbul Gazi mahallesi katliamları yaşanmazdı. Bütün bu gerçekliğimizle yüzleşseydik, bugün Kürt coğrafyasında yaşanan kirli savaş yaşanmazdı.
Mevcut iktidar, AKP, Tayip Erdoğan dersim katliamı dolayısı ile özür dilediğini beyan etmektedir. Eğer Tayip Erdoğan söylediklerinde samimi ise, Kürt coğrafyasında operasyonlar sonucu ortaya çıkan gerçekleri de görmek durumundadır. Kürt coğrafyasında ki katliamlar, küçümsenecek ve göz ardı edilecek katliamlar değildir.
Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarında rol almış katilleri ödüllendirilerek TBMM çatısı altında barındırılmalarının gerekçelerini, Türkiye toplumuna açıklamakla yükümlüdür.
Son söz, TBMM çatısı altında özgür iradeleriyle, vicdani sorumluluklarını yerine getirmekte çaba harcayan yürekli milletvekillerini kutlamak abartılı olmayacaktır.  Her fırsatta onların arkasında olduğumuzu ve yüreğimizin onlarla birlikte çarptığını dile getirmeliyiz. Hüseyin Aygün ve Veli Ağbaba yı yürekten kutluyorum. Devrimci ve dik duruşları Türkiye halkının takdirlerine şayandır.
Bu devrimci ve dik duruşu sergileyecek, TBMM çatısı altında yer alan başka milletvekillerininde olduğu bizlerce bilinmektedir. Yeri geldiğinde onlarla olan dayanışmamızı da esirgemeyeceğimiz bilinmelidir.

Aliekber Pektaş 03.12.2011
Kritikleriniz için: analizoku1@web.de

http://www.box.com/embed/bgflrh4mtpybyot.swf