Dün, 09 Ağustos 2018 tarihi perşembe günü saat:10:0'da Fethiye'de Birlik Cemi yapıldı. Cem'de dedelik görevini Karacalı İsmail Dede ve zakirlik görevini ise Zeynal Abidin Türbesinde görev yapan Murtaza Dede yaptı.
Cem Ayini organizasyonunu Mehmet AKYILDIZ yaptı. Üç kurban kesildi, lokma döküdü ve Cem Sonrasında Dedenin duasını mütakip Ceme katılan canlara lokma sunuldu.
Lokma sahipleri Mehmet Akyıldız, yeğeni Belgin ve Ergün AKYILDIZ'ın idi. Hak Muhammed Ali Kurbanlarını, lomalarını ve vesile oldukları Cem İbadetini kabul ve makbul eyleye. Cem'e ve lokmaya Yazıhan Kaymakamı, Yazıhan Belediye Başkanı, Belediye Başkan Yardımcısı, Karakol Komutanı ve Yazıhan devlet dairelerinde çalışanlar davet edeldi ve onlarda davetimize bilmukabele karşılık verdiler.
Semahlar için denir ya: "Seyir için olmasın, Aşk(Hakk) için olsun;" İşte İsmail Dedemizin Semah Dönüsüde de böyle bir şeydi: "Aşkla" Dönüştü. Ben İsmail dedenin bu trans halini, ustalığı ve zarafetini hayranlkla izledim.
Bu hususta Dedemize teşekkür ve haddimizi aşan tabirle takdirlerimizi arz eder ellerinden hürmetle öperim.
Umarımki, başka komşularımızda, bunu örnek alsın. Kurbanınız zaten kurban... Lokmanız zaten lokma. Birde eksradan Cem Yapılmasına vesile oluyorsunuz. Katmerli bir ibadet, hayır değil mi bu?
Bu dedemizi kırk defa Cem Evinde taziyelerde görşümdür. Bu bir, belki birdaha yemek duası okuduysa oda ikidir.
Bir komşu(köylü)muzun üçü yada kırkı idi. Taziye evinde sabah saat:09,00'da İsmail dedeyi gördüm. Hava soğuktu. Fakat o yinede Karacadan kalkıp gelmişti. Bende Dedeye yemek dualarını okutacak sanmıştım. Çünkü bu ailenin geride kalan aile reisi genç, inancı önemsediğini söyleyen, hatta bir defasında bana bu konuda bir yazı yazayım sitene koy, demişti. Hızlı görünen bir tip. İki dakikaya, ben diyem ikiyüz, siz deyin bin ikiyüz kelimeyi dulalarla birlikte tek ayak üzerinde sayıp döken bir Almancı.
Yemek yendi, dağlıdı millet. Bende bu hızlı gence: Neden dedemize bir yemek duası dahi okutmadın? dedim. O da bana, Çin'ce konuşan birine bakar gibi önce boş boş baktı ve sonra: Gözünden kaçtığını söyledi.
Biz böyleyiz... Tenci de yaşayanlar "Dede" denilmesinden acayip hoşlanırlar. Fakat kendi cenaze, taziye ve lokmalarında dahi, bir birlerini bir yemek duası dahi okutmaya layık görmezler.
Dert bir değil, Elvan elvan.
Elbetti eleştirdiklerimizin, eksiklikleri var. Olabilir. Kendmizin de. Hiç şüphe yok bunda. İbonun: "Urfada Oxfort vardıda okumadık mı," dediği gibi; şartlar müsaitti, eğitim öğretim sistemi, ülkenin ekonomik siyasi sistemi buna müsaitti de bunlar(ve biz) kendilerini geliştirmediler mi?
Eleştirilerimizde bunlarıda göz önünde bulunduralım. Yapıcı olalım. Mevlana bir beytinde: "Bu gün Ahmet benim, ama dünkü Ahmet değil." der. Birileri "dedeyim" diye öne çıkyorsa, önce onu dede göreceğiz, ona "dede" muamelesi yapacağız. Dolaysıyla ona bir rol atamış, onu bu rolde tutmak için ciddiyetle emek harcamalıyız ki, o dedelik yolunda kedini geliştirsin ve Mevlanın deyişi ile: "Bu gün Dede benim," desin. Elimizde olan, imkanlarımız bu!..
Bu Cem için böyle Cem mi olur demeyin. Dede şunu eksik yaptı, yada Cemin surası yanlıştı demek yerine; doğrusu şu idi, eksiği bu idi diye gösterelim ve hatta kalkıp insiyatif, görev alarak tamamlayalım, güzelleştirelim, geliştirelim. Yani, görmek istediğimiz değişikliği, önce kendimizde gerçekleştirelim.
Hatta imkanlarınız müsaitse daha yetkinini biz yapalım; deyip bir ucundan tutalım.
Bu tür etkinlikler, BİZE KENDİMİZİ HATIRLATIR. Yarım asırlık KÜLLENMİŞ, SÖNMEKTE OLAN ATEŞ İÇERİSİNDE Kİ, "KOR"UMUZU HATIRLATIR. Tamah, şehvet, makam, mevki tutkusu, yalan, dolan, zina, ihanet, kibir, kan, revan içerisinde kaybolmakta olduğumuz dünyada, bize yolumuzu, haritamızı; nerden geldik nereye gidiyoruzu hatırlatan işaret fişekleridir.
Özetle maneviyatımızı; birey üstü değerlerimizi hatırlatır.Maneviyat ne için gereklidir? Bunun cevabını ise bu "Mubarek Cuma" günü, "Cuma Fıkrası" ile bitirelim.
Adamın birinin babası cuma günü ölmüş. Cuma günü, İslam inancında Kutsal bir gün olduğundan; adam hocaya yada Bektaşiye: "Hocam, babam Mubarek Cuma günü öldü. Şimdi orda nasıl karşılanır. Ne muamele görür? diye sorar.
Hoca, adama: Baban yalan söyler miydi? der.
Adam: Söylerdi; fakat Mubarek Cuma günü öldü babam, der.
Hoca: Baban, hile yapar mıydı? der.
Adam: Arada bir yapardı, ama hocam babam Mubarek cuma günü öldü, der.
Hoca: Baban kafayı çeker miydi, der.
Adam: Çekerdi; fakat hocam babam Mubarek Cuma günü öldü, der.
Hoca: Baban hovardalık yapar mıydı? der.
Adam: Arada bir yapardı; ama babam Mubarek Cuma günü öldü, der.
Bir iki üç, derken hocanın tepesi atar ve "Cuma günü ellemezler; ama cumartesi, babanın anasını bellerler,"der.
Birileri cuma zırhına sığınarak, krallar gibi, melekler gibi ermişler gibi karşılanacağını sanır. Bu gümüzün dünyasıda ise "Kutsal Cuma" zırhının yerini para, pul; makam, mevki, güç, ün... almıştır.
Fakat, nasılki kutsal günler, geceler; nede mekanlar bizim cennetlik olmamızı garantilemezse; bu dünyanın bu gün için geçer akçe kutsalları olan para, pul; makam, mevki, güç, ün... vicdanlarımızda melek, makul, iyi, doğru insan olarak anılmamızı garantilemez.
Bunu sağlayacak olan maneviyattır... Maneviyat birey üstü İyi, güzel, doğru, hakkaniyet, merhamet, sadaket, göz tokluğu, ileri görüşlülük, tevazu, vicdan'a dair değerler, duygular, düşünceler ve hallerdir.
Din, inaçta bir maneviyatttır. Yukarda bahsettiğimiz bize kendimiz hatırlatılan inançsa; mekanı, makamı ve günü değil; değerleri, insanı Hakkı esas alan bir yolu hatırlatır.
Yonulunuz açık olsun. Aşk ile.
Not: Videoların tamamını tek parca yapmak istedim. Elimdeki proğram, videonun bazı kısımlarını okumadı. Başka bir proğramla geri kalanı tek parça olarak birleştirebilrsem, bir gün ekleyeceğim.
Bu haber 7618 defa okunmuştur.