İlk Halife olması gerekirken ve güçlü bir taraftarı da olmasına rağmen Hz Ali, bu hak talebinde ısrar etmesinin Müslüman’ın Müslüman kanı dökeceğini gördüğünden hakkından feragat edip, dördüncü halifeliği beklemiştir. Bu öngörüsünün doğruluğunu, Mervan’ın Hz Ali’nin Halife’liğine başkaldırması ile doğrulanmıştır. Cemel Vakası ve Sırp Sındığı Savaşı bunun kanıtıdır. Peygamberin eşi Ayşe dahi Hz. Ali’nin halifeliğine apaçık muhalifti. Yani Hz Ali, makamı uğruna bir tek insanın dahi burnunun kanamasını istemediğinden, bu sabrı göstermiştir…
Bu hususta ünlü bir kıssa vardır: Hz Ali savaş meydanında bir rakibini yere düşürüp döşüne çöker, tam Zülfükarını kullanacakken, kâfir Hz Ali’nin yüzüne tükürür. Bunun üzerine Hz Ali kâfiri öldürmekten vaz geçer. Nedenini soranlara: “Ben hakk için savaşıyorum; fakat kâfiri şimdi öldürürsem nefsime ağır gelen bir hakaretten dolayı bunu yapmış olurum,”der.
Hz Hasan’da Muaviye’nin çeşitli baskı ve entrikaları sonucunda, makamı için kan akmasın diye hilafet hakkından feragat et(tiril)miştir.
Bir keresinde Hz Hüseyin Muaviye'ye şöyle bir mektup yazar: 'Seninle savaşmamam, görevimi hakkıyla yerine getirememe gibi bir kusurla karşı karşıya kalma kaygısındandır.' Herkes sanıyordu ki korkuyorum, zalimlerle savaşmanın gerekli olmadığına inanıyorum. Oysa Mekke'yi terk ederken bıraktığım yazılı notta şöyle demiştim: 'Bozgunculuk, azgınlık ve zulüm yapmak için Medine'den ayrılmamıştım ben. Dedemin ümmetini düzeltmek, babamın yolunu diriltmek için kıyam ediyorum.”
Mekke’nin ileri gelenleri Hz Hüseyin’in Küfe’ye gitmeye hazırlandığını duyunca gelir Hz Hüseyin’e gitmemesini, Küfe’lilerin güvenilmezliği anlatır; buna rağmen Hüseyin yinede gider.(Hz Hüseyin Küfe’ye önce temsilci olarak durumu öğrenmesi ve şartları araştırıp hazırlaması için Müslim’i gönderir. Başta Müslim’in etrafında 15-20 bin kişi kadar taraftar toplanır. Sonra Yezid’in Basra Valisi bunlara ya halifeye itaat edersiniz yada… demesi üzerine, Müslim birde bakar ki camide etrafına 20-30 kişi kalmıştır. Vali Müslim’i yakalatır ve anında öldürtür.)
Hz Hüseyin Küfeye giderken şair Ferezdak ile karşılaşır ve ona geldiği yerde(Basra-Küfe)de halkın ne durumda olduğunu sorar. Şair: «Halkın gönlü senin yanında, ama kılıçları Emevıler'i destekliyor.” Der. *** Her yer Kerbela, her dem Hüseyin…
Zalimlerle mazlumların savaştığı her yer Kerbela, zalime karşı eğilmeyen, ilkeleri ve idealleri uğruna mezalime uğrayan her mazlum, her dem Hüseyin… Rıza ile gelmeyen, adaletle hükmetmeyen, iktidara* gelmek ve orada kalmak için her yolu mubah sayan her zalim devrin Mervan, Muaviye ve Yezid’idir. Reenkarnasyon ve hulul bundan başka nedir ki?
Yezid’in Basra Valisi Ziyat gibi: “Ben burada o(Yezid)nun emrini uygulayacak, isteklerini yerine getireceğim. İyilerinize karşı müşfik bir baba, itaat edenlerinize karşı bir özkardeş gibi davranacağım. Kılıç ve kırbacım emrimi kabul etmeyen, bana karşı çıkanların üstünde olacaktır. ” Diyen her Ziyat, Hz Hüseyin’in başını kesen bir Şimr, Hz Ali’yi hançerleyen bir Mülcemdir…
Dışım Kerbela, içim Kerbela… İçimde koca bir sahra ile Fırat’ın arasını kuşatan Yezid’in süvarileri bir yanda; «Allah'ın yolundan ayrılmamış zayıf bir insan olmak, benim nazarımda Allah'a karşı gelmiş güçlü biri olmaktan daha iyidir» diyerek Hakk’ın ilahi emrini hatırlatan Yezid’in görevinden aldığı Basra Valisi Numan’ın sözü var bir başka yanda kavgada…
Bu kavga günah işleyip Hakk'a isyan etmeye itiyor beni. Ya Rab: “Arayan bulunacaktır, isteyin verilecektir, çalın kapıları açılacaktır.” “Rahmetim gazabımdan daha büyük,” diyorsun da neden hala “hayatla Fırat arası kuşatılmakta, yalnızca sana biat edenler gadre, mezalime uğramakta ve sahralar mazlumların kanı ile sulanmakta, gözyaşları Fırat olup akmakta?”diyesim gelir geçer içimden.
Benim matemim budur… İçimde ve dışımda, mikro ve makro cosmosta ki zaman ve mekân üstü bütün bu adaletsizlikleri, gadri, acı ve gözyaşını anıp telin etmek… Orucum bedensel ve ruhsal bütün tutkulara; orucum gadre, baskıya mezalime; orucum hak, hukuk, adalet, eşitlik tanımazlığa ve tutsaklığa… orucum beni kadim ve zamanın gereği olan bireyde toplumu, toplumda bireyi gören gösteren yeni değerlerden, ülkülerden uzaklaştıran, değişim ve dönüşümün önüne set çeken güçlere boyun eğmeye…
Bu günde gözümüzden ışığı, yüzümüzden tebessümü, gönlümüzden umudu çalıp cehennem ateşine atmak isteyen zebaniler yine hâkim oldu; fakat ilahi emrin taşıyıcı remzi olan İmam Zeynal Abidin bu katliamdan kurtuldu. Ufukta ışık tekrar gözüktü, gönlümüzde umut filizlendi ve yüzümüzde tebessüm oluşmaya başladı. Artık orucu açıp, bir tatlı (aşüre) yapıp bunu kutlamalıyız.
“Benim çadırım bütün gökyüzüdür, içine herkesi alır.” Diyen Yunus gibi, Bizim kazanımızda bütün dane, tahıl çeşitlerini içine alır… Gelin elimizde olanları toplayıp, her birini kendine özgü işleyip bunları bütün âlemin remzi olan kazanımıza koyalım ve kadim, evrensel değerleri temsil eden ağız tadına karşılık şekerle bu aşı mayalayıp ocağa sürelim. Pişen insanlık, lokmamızda ilahi yasanın(birlikte bütünlüğün, bütünlükte birliğin) mayası olsun.
“Yetmiş iki millete bir nazarda bakmayan medresede müderris olsa da Hakk’a asidir.” Der Hünkâr Hace Bektaşi Veli. Şah Hüseyin, Yezid’e biat etse idi Basra’ya vali olur bin bir türlü taltifle ödüllendirilirdi. Ama O Yezid’e kul olmak yerine gönüllere sultan oldu. Lanet Yezid’in şanına, rahmet “yalnızca Allaha kulluk ederim,”diyen Kerbela mazlumu Şah Hüseyin’in canına… Her yer Kerbela, her dem Hüseyin…
22 Aralık 2009 a.s.
*İktidar: Micro ölçekte kendi iç dünyamızdaki iktidardan(nefse hakimiyetten) başlayıp, en kücük sosyal yapı olan aileden, bir ülkenin iktidarına kadar olan bir aşama, kademeleri kapsar. Adaletsiz bir iktidar, iç dünyamızda kendi kendimize yönelik ise kendimize, dışarıya karşı ise başkalarına karşı kötülük olarak ifadesinin bulur. Aslında kendi kendimize yaptığımız ile başkalarına yaptığımız arasında adalet açışından bir paralellikte vardır.
| Bu haber 16076 defa okunmuştur.
|
Fotoğraf Makinesi Kampanyası ( 2008-2012-2015 )
Fotoğraf Makine Kampanyası -2021 |